GELİBOLU’YU ANLAMAK

Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış (Prof. Dr. Bingür Sönmez, Reyhan Yıldız)

 


Yola çıkarken amacımız; yakın tarihimizin en tartışmalı dönemlerinden biri olduğunu düşündüğümüz süreç (dağılış sürecinde Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı’na dahil oluşu) ile en dramatik ve karanlık olaylarından biri olduğunu düşündüğümüz Sarıkamış Harekatı üzerine genç okurların düşünmesini, okuma ve araştırma yapmasını teşvik etmek konusunda mütevazı bir katkıda bulunabilmekti. Bu konuda araştırma yapan, kitaplar yazan birçok tarihçi varken çalışma alanı tarih olmayan bizim bu çalışmamızın gayesi; olsa olsa bu konudaki kaynakların ne kadar zengin olduğunu işaret etmenin yanı sıra pek çok araştırmacı ve tarihçinin dikkatinden kaçan eski veya yerel ölçekli yayına dikkat çekmek olabilirdi.


 


Yıllardır Sarıkamış Harekatı ile ilgili tartışmaların -anlaşılmaz bir nedenle- ordunun verdiği kayıp sayısı üzerinden yürütülmesi tarihçi ve araştırmacılar için bu konunun cazip bir çalışma alanı olmasına engel olduğu gibi okurun da temel meseleler üzerine düşünmesini, tartışmasını engellediği kanısındayız. Sarıkamış Harekatı, üzerinden 94 yıl geçtikten sonra bugün her yönüyle tartışılabilmelidir. Zira Harekatın nedenleri ve sonuçları üzerine düşünmek; paramiliter bir karakteri daima muhafaza eden İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Türk siyasetine getirdiği cunta anlayışı, Osmanlı’da derin devletin ilk yapılanması olarak düşünülebilecek Teşkilat-ı Mahsusa, batılılaşma gayesinin bir parçası olarak da algılanabilecek ordunun modernleştirilmesi çalışmaları sırasında izlenen tutum, Harekat sırasında yaşananların etkisi ile Harekat’ın hemen ertesinde verilen ve bugün de en önemli dış politika sorunlarımızdan biri olan Ermenilerin tehciri kararı, Türkiye’nin İslam dünyasında, Ortadoğu ve Ortaasya’da üstlenmeye çalıştığı roller ve bunları dini ya da etnik benzeşlik-ortaklık üzerinden kurma gayretlerinin olası sonuçları gibi birçok mesele üzerine düşünmek demek. Bütün bunların bugün de toplumun temel meseleleri olduğu dikkate alındığında Sarıkamış Harekatı’nı tartışmanın önemi de ortaya çıkıyor. Dünü bilmeden geleceği doğru şekillendirmenin mümkün olmayacağı düşüncesinden hareketle, meseleyi askeri kaybın sayısı ekseninden çıkaran bir derleme yapabilmeye gayret ettik. Bu süreçte üzerinde düşünmemiz gereken sorulardan biri “anı kitapları”nı referans almanın ve geniş yer vermenin ne kadar doğru olduğu oldu. Zira anı kitapları tarihçinin ‘soğuk’, ‘uzak’, ‘insani dıygudan yoksun’ bakış ve yorumunun tam karşısında yer alıyordu ve bize göre böylesine trajik bir olayın insani boyutları tanıkların anlatımları olmaksızın anlaşılamazdı. Ancak sözkonusu anıların büyük bir kısmının, hele de birçoğunun Harekatın üzerinden yıllar geçtikten sonra yazıldığı düşünülürse beraberinde birçok sakıncayı da getirdiği muhakkak. Başta, hatıratı kaleme alanın bilgisi, hafızasının güvenilirliği, toplumsal görüşü, olayın kahramanlarına duygusal bir yakınlık ya da düşmanlık beslemesi ve olayları bu doğrultuda tahrif etmesi, varsa kişisel hatalarını örtmeye çalışması gibi onlarca sakıncadan sözedilebilir. Bu kitabın da bunlar göz önünde bulundurularak okunması gerekir.


 


Bu genişletilmiş baskıda bize, Sarıkamış Harekatı sonrasında Kafkas Cephesi’nde çarpışan ve Ruslara esir düşen İhtiyat Zabiti Süreyya Bey’in henüz hiçbir yerde yayınlanmamış anılarını okurla paylaşma imkanı veren Hüseyin Tulgar’a teşekkür borçluyuz. Akademisyen Y. Hakan Erdem’e de öyle. Birçok tarih kitabının kritiğini yaptığı Doğan Kitap tarafından yayınlanan Tarih-Lenk adlı değerli çalışmasıyla bizi, Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış’ın önceki baskılarında referans olarak kullandığımız Sultan Abdülhamid’in Hatıra Defteri adlı kitabın güvenilir bir çalışma olmadığı hakkında bilgilendirirken* referans aldığımız kaynaklar konusunda çok daha dikkatli olmamız gerektiğini de bize hatırlattı. Bu bağlamda okura hem bir özür hem de kitabımızın gördüğü ilgi nedeniyle teşekkür borçluyuz.    


 


Reyhan Yıldız, Prof. Dr. Bingür Sönmez


Kasım 2009, İstanbul


 


‘Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış için ne dediler?


 


“Sarıkamış Harekátı’nın yanı sıra I. Dünya Savaşı ve Osmanlı’nın son dönemi ile ilgilenenlerin ilgiyle okuyabileceği bir kitap.”


             Yalçın Bayer, Hürriyet


 


“Hamasi bir proje değil, vicdani bir proje. 1914-1915 yıllarında Sarıkamış harekâtı fiyaskosu sırasında Allahuekber Dağları’nda donarak ölmüş 100 bine yakın gariban çocuğun anısını saygıyla anmak için başlayıp, dalga dalga büyüyen bir proje… Enver Paşa sansürü adım adım deliniyor. O savaşın, tüm savaşların korkunç yüzü çıkıyor karşımıza.”
             Haluk Şahin, Radikal


 


“Her ayrıntısında tarihimizin bu travmatik olayına verilen ehemmiyetin yansısını bulabilmek mümkün. Olayı, öncesi, sonrası, nedensellikleri, tecellisi ve sonuçlarıyla ele alan kitap başarılı bir inceleme.


Batıda görüp gıpta ettiğimiz aydınların tavrına benzer son derecede derinlikli, duyarlı, vefalı, görmüş geçirmiş ve ağırbaşlı bir tutumu var yazarların. Hiçbir imâ ve art niyet, hiçbir şöven duygu ve hamaset taşımıyorlar. Sadece bu hazin olayın hatırasını canlı tutmak, ülkemiz tarihinin bu trajik olayının isimsiz kahramanlarını şükranla yad etmek ve bizi biz yapan değerler sahip çıkmak gibi saf ve içli duyguları var yazarların.”


             Hikmet Temel Akarsu, Radikal Kitap


 


 

12.750 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir