GELİBOLU’YU ANLAMAK

Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu Sahillerine Yapılan İlk Çıkarma-HMS Doris’in İskenderun Macerası (Muzaffer Albayrak)


Osmanlı Devleti’nin Kasım 1914’te savaşa girmesi Avrupa’da dengeleri sarsmıştı. Osmanlı’ya komşu iki devlet, İngiltere ve Rusya, Almanlardan başka Türk tehlikesini de gözetmek durumunda idiler.


 


Rusya, Sarıkamış harekâtıyla üzerinde duyduğu baskıyı hafifletmek için müttefiklerinden yardım istemek zorunda kalmıştı. İngiltere ise Hindistan yolunun can damarı olan Süveyş Kanalı’nın emniyeti için Mısır’da hatırı sayılır kuvvet bulundurmak zorunda idi.


 


Daha Rusya tarafından Türklere karşı yardım talebi gelmeden önce İngiltere, Süveyş Kanalı’na yönelik bir harekâta meydan vermemek üzere Türk ordusunu başka bir yerde meşgul edecek harekât planları yapmaktaydı. Kasım 1914’te İngiltere Savaş Bakanı Kitchener; İzmir, İskenderun veya Suriye sahillerinden birine asker çıkararak Türklerin dikkatini Kanal’dan uzak tutmak düşüncesindeydi.


 


Kitchener için Türklere yapılacak bir taarruz, ancak Mısır ve Süveyş Kanalı’nın güvenliğini temin edecekse yapılmalıydı. Bu maksada ulaşmak için onun aklından geçen plan, İskenderun’a bir çıkarma yaparak Bağdat’a ve Filistin’e giden demiryolu bağlantısını kesmekti. Buraya yapılacak çıkarma ile bölgedeki Ermenilerin Türklere karşı ayaklanmalarını sağlayacak ve Ermeniler İngilizlere bölgeyi iyi bilen çok faydalı yardımcılar olacaktı.


 


Kitchener, genel hatları üzerinde, Mısır ordusu kumandanı General Maxwell ile fikir birliğine vardığı bir planı tercih ediyordu. Bu plan, Halep civarında Suriye ve Hicaz demiryollarıyla birleşen Bağdat demiryolunun yakınında, İskenderun Körfezi’ne çıkarma yapmaktan ibaretti[1].


 


Maxwell’in İskenderun hakkındaki görüşleri ikna ediciydi. Ona göre; “Düşman kuvvetlerini başka bir noktaya sevk ve yönlendirmek meselesi kabul edilirse, zannederim ki yapılması en kolay ve netice itibarıyla semereli hareket, İskenderun’a çıkarma yapmak girişimidir. İskenderun’a yapılacak bir çıkarma ile Almanların menfaatine ciddi bir şekilde el koyarak Almanların demiryolu sistemlerine hayatî bir darbe indiririz. Eminim ki İskenderun etrafında çepeçevre yerleşik bulunan bütün Ermeniler, herhangi bir Avrupa çıkarma kuvvetine derhal katılırlar. Ermeniler iyi vuruşurlarsa da onlara silah ve cephane vermek lâzımdır. İskenderun baskını büyük bir kuvvet istemez”[2].


 


Ne var ki Savaş Meclisi toplantısında Churchill, Mısır’ı savunmanın en iyi yolunun Türkiye’nin batı sahillerinden birine çıkarma yapmak olduğunu ileri sürerek Gelibolu Yarımadası’na taarruz etmeyi tavsiye etti. En sonunda Kitchener da Çanakkale seçeneğini kabullenmek zorunda kaldı.


 


Çanakkale harekâtına daha kesin olarak karar verilmeden önce, Aralık 1914’te Mısır’da bulunan İngiliz filosu kumandanı gemilerinden ikisine Osmanlı sahillerinin gözetlenmesi ve taciz edilmesi vazifesini vermişti.


 


Bu gemilerden birisi de HMS Doris, diğeri ise Rus savaş gemisi Askold’du.


 


Yazımızın baş aktörü olan Doris savaş gemisi hakkında biraz teknik bilgi vermek icap eder.


HMS Doris 1896 yılında yapımına başlanan 5.600 tonluk hafif kruvazördü. Saatte 19 millik sürati, 450 personeli, 11 adet 15 cm, 3 adet küçük çapta top, 3 adet torpidoya sahip bir savaş gemisiydi. Gemi komutanı Frank Larken’di.


 



Görüldüğü üzere HMS Doris, zamanın 20-25 bin tonluk modern dretnotları ile kıyaslandığında küçük ve zayıf bir kruvazördür. Ancak bu kadarcık bir savaş gemisinin aşağıda görüleceği üzere, bütün İskenderun sahilini teslim alması, her istediğini yapması, üç tarafı denizle çevrili bir devletin denizlerde ne derece acziyet içinde olduğunu ortaya koyması açısından müessif bir durumdur.


 


Geminin komutanı Frank Larken, I. Dünya Savaşı başladığında Mısır filosunda bulunuyordu. Aralık ayı boyunca Osmanlı Devleti’nin Suriye ve İskenderun sahillerini taciz ederek, ulaşım ve haberleşme vasıtalarını tahrip etmek vazifesini yerine getirdi.


 


Özellikle İskenderun Körfezi’nde çok daha fazla faaliyet gösterdi. 18 Aralık 1914’ten 13 Ocak 1915 tarihine kadar İskenderun, Payas, Dörtyol, Arsuz arasında devriye gezerek demiryolu hatlarını, köprüleri, askeri amaçla kullanılan bina ve depoları, istasyonları bombardıman etti.


 


İskenderun sahillerinde devriye gezen Doris kruvazöründe Pirie Gordon isminde özel görevli birisi daha vardı. Gazeteci ve istihbaratçı kimliğini birlikte taşıyan Pirie Gordon, savaş başlayınca Osmanlı-Türk uzmanı olarak İngiliz Deniz Kuvvetleri Gönüllü Birliğine (RNVR) teğmen rütbesiyle katılmıştı. Gordon’un Doris’te bulunma görevi, İskenderun bölgesine yapılması muhtemel büyük ölçekli çıkarma harekâtı için geniş ve uygun çıkarma alanları tespit etmekti.[3] Pirie Gordon Suriye ve Filistin görevinden sonra Çanakkale’de Anzaklarla beraber bulundu. Gordon daha sonra İngilizlerin Mısır’daki Arap Bürosu’na katıldı ve İngiliz ordusunun Filistin’de yürüttüğü harekâtta aktif rol oynadı.


 



 


Doris ve mürettebatının en cüretkâr girişimi Dörtyol, Payas ve İskenderun sahillerinde karaya asker çıkarıp demiryolu köprülerini havaya uçurmak ve İskenderun’u bombardıman etmek üzere şehre ültimatom vermek olmuştu.


 


Doris 18 Aralık’ta İskenderun Körfezi’ne ulaşmıştı. Beyrut Valiliği, İstanbul’a çektiği telgrafta; “Dün gece saat 1’de iki bacalı bir düşman gemisi Trablus istikametinden İskenderun’a doğru gittiğini”[4] bildirerek onu ihbar ediyordu.


 


Doris, Dörtyol ve oradaki demiryolu hattıyla istasyonları bombardıman ettikten sonra saat 15’te İskenderun önüne gelerek demirlemişti. Gemi komutanı, Lahey Uluslararası Savaş Hukuku kuralları gereği, İskenderun Kaymakamlığına bir ültimatom vererek;


18 saat zarfında kasabada bulunan bütün İngiliz vatandaşlarıyla İtilaf devletleri vatandaşlarının aileleriyle beraber serbest bırakılmasını, bütün askeri mühimmat ve lokomotiflerin teslimini talep etmişti. Şayet bu talepleri yerine getirilmezse, bütün resmi ve askeri binaları, gümrük deposunu, köprü, iskele ve limanı tahrip edeceği tehdidinde bulunmuştu.


 


Bu ültimatomun bir kopyası derhal Şam’daki 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa’ya ulaştırılınca, Cemal Paşa hemen karşı ültimatom yayınlayarak bunu tarafsız devletler, İtalya ve Amerika konsolosları aracılığı ile İtilaf Devletlerine tebliğ etmişti. Cemal Paşa bu ültimatomda;


Düşman devletler gemilerinin devletlerarası hukuk kaidelerine tecavüz ederek sahildeki müdafaasız şehirleri bombardımana devam etmeleri halinde; savunmasız ahaliden öleceklere karşılık İtilaf devletleri vatandaşlarından aynı sayıda kişiyi idam edeceğini; bombardıman neticesi tahrip olacak özel ve resmi binalara karşılık düşman devletlerin Osmanlı topraklarındaki binalarını tahrip edeceğini, özetle kısasa kısas hükmünü yerine getireceğini bildirmişti[5].


 


Bu ültimatom üzerinde biraz durmak gerekir. Dikkat edilirse Doris savaş gemisi komutanı ültimatom verirken bunu uluslararası savaş hukuku kuralları dairesinde yapmaya özen gösteriyordu. Oysa Cemal Paşa’nın ültimatomu son derece sert ve diplomatik dilden uzaktı. Oysa daha dikkatli seçilmiş kelimelerle, gemi komutanını kararından caydırıcı, içerisinde tehdit unsurunun da bulunduğu diplomatik bir dil kullanılabilirdi. Nitekim Cemal Paşa’nın bir kopyasını İstanbul’a gönderdiği bu ültimatomu gören Dahiliye Nazırı Talat Bey, gönderdiği cevabî telgrafta, ültimatom maddelerine nazikçe karşı çıkarak; bu ültimatomun söylense bile icra edilemez olduğu kanaatini taşıdığını, hele rehine olarak tutuklanan İngiliz-Fransız vatandaşlarına ilişmenin bütün Hıristiyan dünyasına harp ilan etmek olacağını söylemiştir.[6] Cemal Paşa bu uyarıyı dikkate alarak “sizinle aynı fikirdeyim, rehinelere ilişmiyorum” cevabını vermişti.[7]


 


Buna benzer bir olay Mayıs 1915’te, Enver Paşa’nın, Çanakkale muharebeleri sırasında İngilizlerin sivillere yönelik saldırılarına bir misilleme olarak İstanbul’daki 3 bin İngiliz-Fransız vatandaşını canlı kalkan olarak Gelibolu’ya sevk etme girişiminde yaşanmıştı. Ancak Enver Paşa kızgınlıkla aldığı bu kararı sonradan yumuşatmış, bir şey yapma adına 6 Mayıs’ta İstanbullu Levantenlerden oluşan elli kişilik bir kafileyi Gelibolu’ya göndermiş, bir hafta sonra 13 Mayıs’ta tekrar İstanbul’a dönmelerine izin vermişti.


 


Doris kruvazörü komutanının ültimatomu üzerine İskenderun’da bulunan harp mühimmatı ve askeri malzeme derhal Beylan’a nakledilmişti. İskenderun’da hemen hiç askeri eşya ve malzeme bırakılmamıştı. Yalnız istasyonda iki lokomotif kalmıştı.


 


Bu arada Cemal Paşa’nın isteği ile İstanbul’dan 4. Ordu’ya gönderilmek üzere trenle İskenderun’a ulaştırılmış olan ve burada monte edilerek Halep’e uçurulması planlanan Fethi isimli uçak, hava muhalefeti dolayısıyla uçamamış, İskenderun’da kalmıştı. Aceleyle tekrar sökülen uçak İskenderun yakınlarında bir tren tüneline sokularak saklanmıştı.[8]


 


Cemal Paşa’nın bu sert ültimatomu üzerine ve Amerika’nın Şam ve Halep konsolosları olaya müdahale etmişler, İskenderun Amerika konsolos vekilinin gemi kaptanını; verdiği ültimatomun tehlikeli sonuçlar doğuracağı konusunda ikna etmesi üzerine Kaptan Larken, ültimatomu yumuşatarak yalnızca istasyondaki iki lokomotifin tahrip edilmesi ile yetineceğini bildirmişti.[9]


 


22 Aralık’ta iki lokomotifin tahribi için yeterli patlayıcı bulunamayınca Doris kumandanı Larken, gerekli patlayıcı maddeleri bir teğmen ve birkaç erle beraber gemisinden İskenderun kaymakamına göndererek; arzu edildiği takdirde bu askerlerin lokomotiflerin tahribi için yardıma hazır olduklarını bildirmişti.[10]


 


İşte bu lokomotiflerin tahribi meselesi, bazı İngiliz kitaplarında, “komedi” diye nitelenerek, Türklerle alay edici, küçük düşürücü ifadelerle anlatılır. Bunların anlatımına göre, Türkler patlayıcıları kullanmayı bilmiyorlardı. Karaya çıkan teğmenin yardım teklifini ise tahrip işini bir ecnebiye yaptırmanın Türklük şeref ve haysiyetine aykırı olduğunu söyleyerek reddetmişlerdi. Münakaşa uzayınca orada bulunan Amerika konsolos vekilinin teklifi ile bir çözüm bulundu. Bu çözüm İngiliz teğmenin tahrip işi bitinceye kadar bir Türk deniz subayı sayılması idi. Böylece birkaç saatliğine Türk subayı olan İngiliz teğmen, patlayıcıları yerleştirip akşam karanlığında, Doris gemisinin projektörlerinin ışığında lokomotifleri tahrip etmiş, bu “komedi” de sona ermiş.[11]


 


Yukarıda alıntılar yaptığımız konu ile ilgili belgelerde bu şekilde, hakikaten trajikomik bir hususa rastlanmadığı gibi; mesela Edward Erickson’un münhasıran Doris savaş gemisi ve komutanı Larken’e dair yazmış olduğu bir makalesinde, Doris’in İskenderun macerasına geniş yer verilmekte, özellikle patlayıcıların gemiden bir teğmenle gönderilmesinden de bahsetmesine rağmen bahsi geçen “komedi”ye hiç değinilmemektedir.[12]


 


Başta Gelibolu Askerî Harekâtı’nın yazarı Aspinall-Oglander olmak üzere bir kısım İngiliz tarihçilerin anlattığı bu olayın kaynağı olarak, hep İngiliz deniz harekâtının yazarı J.S. Corbett gösterilmektedir. Yalnız bir kaynağa dayanan bu anlatımın doğruluğu şüpheli görülmektedir.


 


Doğru veya yanlış, Çanakkale Harekâtı planlanırken Türklerden beklenen mukavemetin derecesi hakkında oluşan yanlış fikre en çok bu gülünç olay sebep olmuştur. Hatta Churchill, sonradan Çanakkale Komisyonu’na vermiş olduğu ifadede, bu hadisenin kendisinde askerî açıdan, çok kifayetli bir devletle uğraşmakta olmadığı düşüncesini doğurduğunu beyan eder.[13]


 


Doris İskenderun’dan başka Payas ve Dörtyol civarında da faaliyet yürütmüştü. 21 Aralık’ta İskenderun’a verdiği ültimatomun süresinin bitmesini beklerken, Dörtyol sahiline 140 asker çıkararak hiçbir şekilde mukavemet görmeden kasabaya girmiş, Dörtyol istasyon müdürüyle telgrafçısı ve biletçisini, telgraf makinesini, kasadaki parayı alıp Çay Boğazı’ndaki demiryolu köprüsünü ve istasyondaki su deposunu tahrip ederek gemiye geri dönmüştür.[14]


 


Böyle hiçbir şekilde engellenmeden karaya çıkmaları üzerine sahili gözetleyen jandarmalar hakkında tahkikat yapılmış, karaya çıkan askerlerin beraberlerinde götürdükleri memurlar arasında, Ermeni olan Dörtyol istasyon müdürünün kendi rızası ile gittiği anlaşılmıştır.[15]


 


Dörtyol ve civarında oldukça fazla bir Ermeni nüfusunun olduğu ve bu Ermenilerin İngiliz ve Fransızlar tarafından kendi taraflarına çekildikleri bilinmekteydi. Yukarıda hem Kitchener’ın İskenderun planında hem de General Maxwell’in beyanatında İskenderun bölgesine yapılacak bir çıkarmayı bölgedeki Ermenilerin kolaylaştıracağına dair düşüncelerine yer verilmişti. Arşiv belgelerinde Ermenilerin düşmanla işbirliği yaptığı ve Türklere karşı kıyam için silahlandıkları, bu yüzden Dörtyol Ermenilerinin memleketin iç mıntıkalarına sevk edilerek isyan ve ihtilal çıkarmalarına meydan verilmemesine dair kayıtlar vardır.[16]


 


HMS Doris, 22 Aralık’ta iki lokomotifi tahrip ettikten sonra İskenderun’dan ayrıldı. Bir süre yine körfez civarında dolaştı.


 


6 Ocak’ta İskenderun ile Sarıseki arasında bulunan demiryolu hattının, önceki bombardımanda sağlam kalmış olan köprüsünü tahrip için gemi toplarının himayesinde karaya asker çıkarmaya teşebbüs ettiyse de bu sefer hazırlıklı olan jandarmaların engellemesiyle karşılaştı.[17]


 


7 Ocak’ta İskenderun’a geri döndü ve Payas-Sarıseki arasındaki demiryolu köprüsünü tahrip için karaya asker çıkardı. Jandarmaların müdahalesiyle sekiz yaralı vererek askerler gemiye alındı.[18]


 


11 Ocak’ta Doris kruvazörü İskenderun sahilinde Akçay köyü hizasında köy civarındaki bahçeleri bombardıman etmiş, bu sırada burada sakin Ermenilerden üç kadın ile dört erkeğin yaralanmasına sebep olmuştu.[19]


 


12 Ocak’ta Doris harp gemisi, ona katılan diğer bir savaş gemisi ile İskenderun demiryolu istasyonunu Pınarbaşı cihetlerini, Beylan’dan İskenderun’a gelen yük develerini bombardıman ederek birkaç devenin telefine sebep olmuştu.[20]


 


Doris kruvazörü, 18 Aralık 1914’ten 11 Mart 1915’e kadar İskenderun civarında devriye gezdi. Nisan ayı başında Ege Denizi’ne gitti. Çanakkale harekâtına katılacak askerleri Limni adasına taşıyan nakliye gemilerine korumalık yaptı. 24 Nisan’da Gelibolu çıkarmasını yapacak kara birliklerine destek vermek üzere görevlendirildi. 25 Nisan çıkarma günü Bolayır’ı bombardıman etmekle görevliydi. 26 Nisan günü Anzak askerlerinin karaya çıkışını destekledi.[21]


 








[1] George Arthur, Savaş Lordu Kitchener, Çev: Miralay Sabit, Haz: Muzaffer Albayrak, Kurtuba Yayınları, İstanbul 2010, s.149


[2] George Arthur, a.g.e, s.150


[3] Edward Erickson, Captain Larkin and the Turks: The Strategic Impact of the Operations of HMS Doris in Early 1915, Middle Eastern Studies, C: 46, No. 1, 152


[4] BOA, DH.EUM. 6.Şb, 2/32_4


[5] BOA, DH.EUM.5.Şb, 6/54_1


[6] BOA, DH.EUM.5.Şb, 6/54_3


[7] BOA, DH.EUM.5.Şb, 6/54_4


[8] Soner Oran, Çanakkale Savaşında Türk Hava Harekatı (Mart 1915-Ocak 1916), Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayını, Ankara, 2006, s.20


[9] BOA, DH.EUM.6.Şb, 2/32_7


[10] BOA, DH.EUM.6.Şb, 2/32_7


[11] J. S. Corbett, Naval Operations – History of the Great War based on Offical Documents, Naval & Military Press Ltd, cilt:II, s.75


[12] Edward Erickson, a.g.m, C: 46, No. 1, 151–162,


[13] C.F. Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi; Gelibolu Askerî Harekâtı, cilt:I, Genelkurmay Yayını, İstanbul, 1939, s.66


[14] BOA, DH.EUM. 6.Şb, 2/32_6


[15] BOA, DH.EUM.6.Şb, 2/36_8


[16] BOA, DH.ŞFR, 50/141; 16 Ocak 1915 ve 2 Şubat 1915 tarihli telgraflar.


[17] BOA, DH.ŞFR, 456/110


[18] BOA, DH.ŞFR, 456/116


[19] BOA, DH.ŞFR, 457/42


[20] BOA, DH.ŞFR, 457/58


[21] www.historyofwar.org/HMS_Doris.html

24.907 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir