Büyük şair Mehmet kif Ersoy’un Safahât’ın “Altıncı Kitabı” sım’daki “Doğduğumdan beridir âşığım istiklâle” dizesi, onun özgürlüğe duyduğu aşkın bir yönünü gösterir. Onun hayatıyla ilgili araştırmalar yapanlar ve biyografisinin bazı detaylarını gözden kaçırmayanlar, kif’in hemen her anlamda, sanatında ve sıradan hayatında bile özgür olmak ve içinde mutlu olmak istediği coğrafyanın da özgür kalması için canhıraş bir şekilde nasıl çalışıp çabaladığına dikkatleri çekmiştir. Onun gibi sarsılmaz bir “karakter âbidesi”, hayatında ve eserlerinde halkını gözetmiş, onların “terakkisini”, “zilletten” kurtulmasını istemiş, “müreffeh” bir hayata kavuşmalarını arzulamış ve bu uğurda da cansiparane çalışmıştır. kif’in hayatın her türlü çalkantı ve zorluklarına karşı hiçbir zaman boyun eğmeyen bu âbide yönü, onun gençler ve Türk milleti için örnek olması gereken özelliklerinin başında gelir.
kif, şair olarak da “tasannu” batağına batmamış, halkla “içli dışlı” olmayı sanatının en güzel yönlerinden biri olarak kabul etmiştir. Bu yüzden Safahât’ın girişinde yer alan şu dizeler, onun sanatını nasıl açıkladığını göstermesi bakımından çok değerlidir:
“Bana sor sevgili kâri’, sana ben söyleyeyim,
Ne hüviyyette şu karşında duran eş’ârım:
Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri;
Ne tasannu’ bilirim, çünkü ne san’atkârım.
Şi’r için ‘gözyaşı’ derler; onu bilmem, yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!
Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;
Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.”
Onun şiirlerinde yukarıdaki samimi dizelerde olduğu gibi halkın yaşayışından izler, onların hayata nasıl baktıkları, yaşadıkları sefalet, içinde bulundukları sıkıntılar canlı birer tablo gibi karşımıza çıkar. Onun her biri bir “alev” gibi yakıcı olan şiirlerini inceleyen sosyal bilimciler de devrin şartları, insanları, olayları hülasa o devrin ayrıntılarına ulaşmakta pek de zorlanmayacaklardır. kif, “sanatın gerçeğini”, “hayatın gerçeği”nden çıkarıp aldığı içindir ki, onun yıllar önce yazdığı şiirleri hâlâ capcanlıdır.
Bu çalışmadaki yazılar, “2011 Mehmet kif Ersoy Yılı”nda ona layık bir armağan vermek isteyen yazarların Mehmet kif Ersoy’a şükranlarını sunmaları için bir vesile kabul edilmelidir. “Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?” dizesinde dile getirdiği gibi “mütevazi”, “Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.” dizesindeki gibi “elemli” bir ruha sahip olan kif, “mücadeleli”, “çileli”; içten içe “ufuk açıcı” ve “harikulade” hayatı ve “muhteşem” eseriyle, ne mutlu ki hâlâ “yaşıyor!” ve “yaşayacak”.
Önsöz 7
Mehmet kif Ersoy’un Hayatı, Edebî Kimliği, Eserleri 9
Tahsin YILDIRIM
Mehmet kif’in Şiirlerinde Aile 55
Dr. Özlem GÜNEŞ
Mehmet kif’in Millî Mücadele Yılları 69
Tahsin YILDIRIM
kif’in Gençliğe Mesajı 123
Aziz ERDOÐAN
Mehmet kif’in Vefatlarına Ağladığı Dostları ve Ömründe Gördüğü En Hazin Cenaze 141
İbrahim ÖZTÜRKÇÜ
Vefatının Ardından Devrin Süreli Yayınlarında
Mehmet kif Ersoy’la İlgili Çıkan Yazılara
Eleştirel Bir Bakış 153
Dr. Ali KURT
Mehmet kif Ersoy İle İlgili Arşiv Belgeleri 179
Übeydullah KISACIK
Mehmet kif Ersoy:
“Gölgeler”in Gölgesinde 211
Yrd. Doç. Dr. Ahmed Mourad ELDESSOUKY
Mehmet kif Ersoy Hakkında
Yazılmış Kitapların Bibliyografyası 219
Yrd. Doç. Dr. Turgay ANAR