GELİBOLU’YU ANLAMAK

Nazım’ın Dayısı Çanakkale Şehidiydi (Melih Şabanoğlu)

Büyük şair Nazım Hikmet’in dayısı Mehmet Ali, Balkan Savaşı’nda yaralanarak “küçük gazi” unvanını almıştı. temmuz 1915’te veliahtı korumak için çarpışırken top mermisiyle şehit düştü.

Tüm yaşamı dikkate alındığında Nazım Hikmet için milliyetçi demek mümkün değildir. Tam tersine enternasyonalisttir Nazım. Çocukluğunda ise hamasi denilebilecek denli milliyetçidir. Bunun iki temel nedeni vardır. İlki çok sevdiği dayısını Çanakkale Savaşı’nda yitirmesi. İkincisi ülkenin savaşta olması nedeniyle yükselen milliyetçi duygular.

Nazım, henüz çocukken yazdığı şiirlerde de dediği gibi dayısını çok severdi. Ondan çok etkilenmişti. Çünkü dayısı, o küçük dünyasının büyük kahramanıydı. “Dayım dayım, oydu büyük kahraman / Benim ulu Türk göğsümü / İşte oydu kabartan.” Çocuk Nazım’ın dayısı için yazdığı bu şiir şöyle devam eder: “Bana büyük kahramanlık eserleri gösteren / Bana âli fedakârlık dersleri hep veren / Vatan için feda-yi can etmenin / Usulünü öğreten / Millet için ölmenin / Büyüklüğünü telkin eden…”

 

Nazım’ın çocukluğunun kahramanı olan dayısının adı Mehmet Ali’ydi. Bir Polonyalı devrimci olan KonstantyBorzecky’nin torunuydu. Dedesi Konstanty 1848 İhtilali’ne katılmış ama devrim bastırılınca bir süre hapishanede kaldıktan sonra Fransa’ya gitmeyi başarmış bir Polonyalı yurtseverdi. Osmanlı’nın Polonyalı muhacirleri ülkesine kabul edeceğini duyurmasından sonra İstanbul’a geldi. Osmanlı ordusuna girebilmek için Müslüman oldu. Devrin şeyhülislamı, Konstanty’nin koyu mavi gözleri ve benzinin sararmışlığına bakıp, “bu delikanlı büyük bir adam veya dehşetli cani olacak” diyerek ona Mustafa Celaleddin adını koydu.

http://geliboluyuanlamak.com/resimler/album_galeri/791.jpg

Nazim’in-buyuk-dedesi-Mustafa-Celaleddin (Uğural VAN HOFT arşivi)

Mustafa Celaleddin bir cani olmadı. Tersine, önemli bir Osmanlı askeri ve aydını oldu. 1869 yılında Fransızca kaleme aldığı LesTurcsAnciens et Modernes (Eski ve Modern Türkler) kitabı, Türk milliyetçiliğinin Yusuf Akçura öncesi “bigbang”i kabul edilir. Mustafa Celaleddin’in bu kitapta dile getirdiği, kadının özgürleştirilmesi ve Latin alfabesine geçilmesi gibi bazı öneri ve görüşlerinin Mustafa Kemal’i çok etkilediği bilinen bir şeydir. Mustafa Celaleddin bir paşa olmasına karşın, 1876’da Osmanlı-Karadağ Savaşı sırasında ön saflarda dövüşürken ağır yaralandı. Daha önce çeşitli muharebelerde altı defa yaralanan Mustafa Celaleddin Paşa, ağır yaralı olarak nakledildiği sahra hastanesinde padişaha bir mektup yazarak oğlunun himaye edilmesini rica etmişti. Oğlu Hasan Enver, 1875’te Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra mühendis olmak üzere Fransa’ya gitmiş genç bir aydındı. Dönünce babasının izinden giderek Osmanlı ordusuna yazıldı ve ardından da bir Alman mültecisi olan Ludwig Karl Friedrich Detroit ya da bilinen adıyla Müşir Mehmet Ali Paşa’nın kızı Leyla Hanım’la evlendi. İşte Nazım’ın dayısı Mehmet Ali, bu evlilikten 1892 yılında doğan dördüncü çocuktu. Enver Hasan ve Leyla Hanım evliliğinin birinci çocuğu ise Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım’dı.

Anne tarafından dedesinin adını taşıyan Mehmet Ali ilköğrenimini St. Joseph’te yaptıktan sonra 1903 yılında henüz 11 yaşındayken Mekteb-i Sultani’ye yazıldı. Okul numarası 109’du. Mehmet Ali, Mekteb-i Sultani’de 1910 yılına kadar okudu. Bugün için bildiğimiz, mektepten mezun olmadan ayrıldığı.

Henüz 20 yaşındayken 1912 sonbaharında Mehmet Ali’yi Balkan Savaşları’nda çarpışırken görüyoruz. Mehmet Ali ailesinin izin vermeyeceği düşüncesiyle gizli olarak Çatalca’daki savunma birliklerine katıldı. Annesine bir mektup yazarak gönüllü olarak orduya katıldığını bildirdi. Mehmet Ali bu savaşlarda ilk yarasını, Çatalca cephesinde kendisini öldürmek için süngüsüyle saldıran Bulgar askerinin süngüsünü tutarak elinden aldı. Mehmet Ali II. Balkan Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa’ya ait birliklerde savaştı. Komutanı Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi Sami’ydi. Bu birliklerle Marmara Ereğlisi’nden Edirne’ye kadar Bulgaristan’ın elindeki şehir ve merkezlerin geri alınmasına katıldı. Edirne’nin kurtarılmasından sonra Teşkilat-ı Mahsusa birlikleriyle Bulgaristan sınırının ötesine geçti. Habibce beldesine bağlı Harmanlı’da bir Bulgar müfreziyle yapılan çatışmada kalbinin hemen iki santim altına giren kurşun nedeniyle ağır yaralandı. Çatışma uzun sürdüğü için uzun süre kendisine müdahale edilemedi. Ancak 7-8 saat sonra arkadan gelen birlikler tarafından arabayla Edirne Hastanesi’ne nakledildi. Burada yeniden hayata döndü. Artık aile içindeki unvanı “küçük gazi”ydi.

 http://geliboluyuanlamak.com/resimler/album_galeri/794.jpg

Büyük Harp’ten önce çekilmiş olan “Mehmet Ali 2. jpg” adlı fotoğrafın ön kısmında ve arkasında ailenin düştüğü şu not yer alıyor. 
Ön kısmında: “Küçük ağabeyim Mehmet Ali, 19 yaşında Çanakkale canavarı bir daha yollamamak üzere bizden aldı.Sevgili yavrum” 
Arkasında: “Kardeşim Mehmet Ali, Ondokuz sene bize misafir idi. Güzel çocuk bugün ne oldu?”  
(Uğural VAN HOFT arşivi)

Küçük Gazi’yi Balkan Savaşları sonrasında, Hasköy’deki Topçu Okulu’nda görüyoruz. Mehmet Ali bu okulda kavramsal bilgilerini ilerletmek için topçulukla ilgili Fransızca ve Almanca ne bulursa okudu. 1914’te teğmen olarak okuldan bir topçu subayı olarak mezun oldu. Edirne’deki bir sahra topçu alayına gönderildi. Burada kendini topçu eratı yetiştirmeye adadı. Üsteğmenliğe (mülazım-ı evvel) yükseldi.

Topçu Subayı Üsteğmen Mehmet Ali Çanakkale’de 1915 Nisan ayında kara muharebeleri başlayınca gönüllü olarak bu cepheye gitmek için başvurdu. İsteği kabul edildi ve Arıburnu’nda üçüncü sırt olarak anılan Topçular Sırtı’nda görev yapan dağ bataryasına verildi.

Temmuz ayı Çanakkale’deki İtilaf ordusunun yeni operasyonlar planladığı ay olarak geçti tarihe. 19 Mayıs’taki büyük Osmanlı saldırısından bu yana Arıburnu Cephesi’nde savaş mevzi muharebesi olarak devam ediyordu. Yani günlük rutin bomba savaşları. Seddülbahir Cephesi’nde ise Çanakkale’nin en kanlı safhası olan Zığındere Savaşı’ndan sonra taraflar yaralarını sarmaya çalışıyorlardı.

http://geliboluyuanlamak.com/resimler/album_galeri/793.jpg

(Uğural VAN HOFT arşivi)

İşte böylesi bir ortamda Çanakkale’yi ziyaret etmeye karar verdi Osmanlı Veliahtı Yusuf İzzettin Efendi. Tarih 19 Temmuz 1915’ti. Kemalyeri’ndeki III. Kolordu’yu ziyaret etmek isteyen Veliaht Yusuf İzzettin Efendi’yi ve yanındakileri taşıyan otomobiller günlük gözetleme uçuşlarını yapan İtilaf uçaklarının dikkatini çekmiş, cepheyi ziyaret edenin önemli bir isim olduğunu anlamışlardı. İtilaf donanması bunun üzerine Yusuf İzzettin Efendi’nin bulunduğu noktaya atış yapmaya başladı. Bu atışlara bir İtilaf uçağı da katıldı. Bu tehlike karşısında Veliaht Yusuf İzzettin Efendi’nin konvoyu yarım saat ağaçların arasında saklanmak zorunda kaldı.

 Maceranın geri kalanını III. Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın ağzından dinleyelim: “Veliaht sinirleniyor, ne olursa olsun hareket etmek istiyordu. ‘Bir veliahtımız vardır. Bütün ordu muhafaza etmek mecburiyet ve mesuliyetindedir’ denince biraz sükûnet buldu (sakinleşti). Nihayet saat 7.10’da (19.10) hareket ettik. Kocadere’yi geçtiğimizde düşmanın, gideceğimiz karargâh civarına obüs attığı haberi alındı… Vaziyeti Erkân-ı Harbiye Reisim Fahrettin Bey’den (Altaylı) sordum. ‘İlerlemek caiz değildir’ cevabını aldım. On dakika kadar tevakkuftan (duraklamadan) sonra sonra düşmanın ateşi kestiği haberi geldi.”

Bu sırada Topçu Yüzbaşı Haydar Efendi, Topçu Üsteğmen Mehmet Ali ve iki topçu eri, veliahttı takip eden ve bombalayan uçağı düşürmeye çalışmaktadır dağ topuyla. Dört kişilik müfrezesi uçağı düşürebilmek için İtilaf donanması tarafından görülebilecek bir alana çıkmışlardı. İşte tam bu sırada dağ topunun bulunduğu noktaya İtilaf donanmasından atılan bir top mermisi isabet etti. Topçu subayları Haydar ve Mehmet Ali efendilerle iki er hayatlarını kaybettiler.

III. Kolordu Komutanı Esat Paşa Çanakkale anılarında, Veliaht Yusuf İzzettin Efendi’ye bu ölümlerden bahsetmediğini aktarır. Başka bir deyişle Osmanlı ordusu, veliahtını korumak için dört insanını feda etmiştir, ama veliahtın bundan haberi yoktur. Ölümlerin ardından Esat Paşa, veliahtın cephe ziyaretini şöyle sonlandırır: “Kemalyeri’nden aşağıya inen dereceğin alt başına geldiğimizde otomobillerden indik. Veliaht gülümser ve mültefit (iltifat eden) bir tavırla kendisini selamlayan kıtaları teftiş etti. Doğruca tarassut (gözlem) dürbününe gitti. Düşman mevzilerini temaşa etti (seyretti). Veliaht o geceyi ordu karargâhında geçirdi ve ertesi sabah Çanakkale’ye gitti.”

http://geliboluyuanlamak.com/resimler/album_galeri/790.jpg

Veliaht-Yusuf-İzzettin-Efend-Canakkale’de (Uğural VAN HOFT arşivi)

Nazım Hikmet çocukluğunda dayısının ölümüyle ilgili bu kadar ayrıntı biliyor muydu? Bunu bilmiyoruz, ama bu ayrıntıların daha sonra ortaya çıktığını düşünebiliriz. Küçük Nazım’ın bildiği tek şey, dayısı Mehmet Ali’nin Çanakkale’de ölmeden önce ziyaretine gelen emir subayı arkadaşı Ekrem’le birlikte topun başında çektirdikleri fotoğrafıyla, Balkan Savaşları’nda ağır yaralandığı zaman sırtından çıkan kanlı gömlek ve kendisini yaralayan kurşundu. Bir de dayısının Çanakkale’ye gitmeden önce ailesine söylediği şu sözler: “Bugün çok analar evlatlarını harbe göndermek için onları coşturuyor, teşvik ediyorlar. Siz de onlar gibi yapınız, öleceğim diye korkmayınız. Ölüm cesaret ve yiğitlikten kaçar. İnşallah bu defa da harp meydanında vatanıma karşı din yardımıyla iyi hizmet vererek muzaffer ordumuzla beraber güvenle dönerim o vakit beni yine ‘küçük gazi’ unvanıyla hatırlayarak zevk duyarsınız. Ben de büyük babalarım gibi şehid olursam o da ailemize ayrıca bir şeref ve iftihar olur.”

Servet-i Fünun’un 2 Eylül 1915 tarihli nüshasında “19 Yaşında Bir Şehit – Topçu Mülazımı Mehmet Ali Bey” başlıklı bir biyografi yazan İsmail Fazıl, Mehmet Ali’nin öldüğü tarih olan 19 Temmuz 1915’in aynı zamanda doğum günü olduğunu da belirtir. İşte “Küçük Gazi” Mehmet Ali, bir 19 Temmuz’dan başka bir 19 Temmuz’a, geleceğin büyük şairi küçük Nazım’ın kalbini fethetmek dışında 23 yıllık ömrüne bunları sığdırdı.

http://geliboluyuanlamak.com/resimler/album_galeri/792.jpg

Nazım Hikmet (Uğural VAN HOFT arşivi)

Bu yazı ATLAS Tarih Dergisi Gelibolu 100.Yıl Özel sayısında yayınlanmış, yazarının ve editörün izniyle sitemize konulmuştur.

20.518 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir