“Belki İsrail vatandaşları, Sheakespeare’den alınma şu satırlar üzerine kafa yorarlar. Venedik Taciri’nden aldığım bu bölümü biraz değiştirdim: ‘Ben bir Filistinli’yim. Gözlerim Filistin gözleri değil mi? Ellerim, organlarım, boyum posum, hislerim, sevgilerim, tutkularım Filistinli değil mi? Aynı bir Yahudi gibi ben de aynı gıdayla beslenip, aynı silahla yaralanıp, aynı hastalıklara yakalanıp, aynı ilaçlarla sağalıp, aynı kış ve yazla üşüdüm ve terlemedim mi? Bizi vurursanız, kanamaz mıyız? Bizi gıdıklarsanız, gülmez miyiz? Bizi zehirlerseniz, ölmez miyiz? Ve bizi aldatırsanız, intikam almayacak mıyız? Eğer biz siz geri kalanlara benziyorsak, sizin yaptığınızı yapacağız.. Bize öğrettiğiniz vahşeti ben de yapacağım; ve zor olacak, ama gidişatı düzelteceğim.” Tarık Ali
İlk intifadada sapanlar, taşlar vardı. İkincisinde bellerine bomba sarıp vücutlarını patlatmaktan başka yol kalmadığına inanmış çaresiz insanlar. Şimdilerde derme çatma da olsa roket benzeri, ancak insanın kafasına düşmesi halinde ölümcül olabilen silahlar.
Güç orantısında, Filistin lehine cılız da olsa iyileşmeyi farkediyor musunuz? İsrail baştan beri varolan üstünlüğünü muhafaza etse de makas giderek daralıyor. Nüfus? Ölmekle bitecek gibi görünmüyorlar Filistinliler. Artış oranları da hayli fazla. İnanç? Her İsrail katliami inançlarını kin ve öfke ile harmanlayıp daha da pekiştiriyor.
Peki, ya gelecek? Gilad Atzmon’un söyledikleri adım adım gerçekleşecektir, üstelik İsrail’in pervasız saldırganlığı sadece ve sadece bunun zamanını öne çekecektir: “Her Orta Doğu uzmanı, Hamas’ın Batı Şeria’nın kontrolünü saatler içerisinde ele geçirebileceğini bilir. Aslında, Batı Şeria’daki PA ve Fetih kontrolü IDF sayesindedir. Hamas, Batı Şeria’yı aldığında, İsrail’in en büyük nüfus merkezi Hamas’ın merhametine kalacaktır. Bunu göremeyenler için söyleyelim, bu Yahudi İsrail’in sonu anlamına gelmektedir. Bugün, üç ay sonra ya da beş sene sonra olabilir; olay “eğer”den çok “ne zaman”dır. Tüm İsrail Hamas ve Hizbullah’ın füze menzilinde olduğunda, İsrail toplumu çökecek, ekonomisi iflas edecektir. Kuzey Tel Aviv’deki müstakil bir villanın fiyatı, Kiryat Shmone ya da Sderot’taki kulübeyle aynı olacaktır. Tel Aviv’i tek bir füzeyle vurulduğu zaman, Siyonist rüya sona erecektir.”
Okumak için Türkiye’de bulunan Mirvad, Filistin’e en son gittiğinde henüz beş yaşındaki en küçük kardeşi “Abla korkma… Bu geçen uçak bomba uçağı değil… Bu gezecek ve gidecek olan uçak … Bombalayan uçağın sesini biliyorum ben… O başka ses çıkarıyor… Hepsinin ayrı bir sesi oluyor…” diyerek ablasını sakinleştirmeye çalışıyormuş.
Böyle binlerce, onbinlerce çocuğun, zulümle, kanla gergef gibi işlenen yüreği var, ahı var. Onların; ta en başından beri haksız bir taksimatla gaspettikleri, sonra da işgallerle sürekli genişlettikleri o topraklarda; kendilerini rahatça oturtacaklarını mı sanıyor acaba İsrailliler?
Richard Cohen Temmuz 2006′da şöyle demiş: “İsrail’in yapabileceği en büyük hata, kendisinin bir hata (mistake) olduğunu unutmaktır. İsrail kuzeyde Hizbullahla, güneyde Hamas’la savaşıyor olabilir ama en amansız düşmanının ‘tarih’ olduğunu unutmamalıdır.” Cohen’in sözettiği hata, etrafı Müslüman ülkeler ve halklarla çevrili bir coğrafyaya Avrupalı Yahudilerin göç ettirilerek bir millet ve devletin kurulabileceğine inanılmış olması.
İsrail görünürde Araplarla ama aslında tarihle savaşıyor.
Ve bu savaşta kendi döktüğü kanlar yenilgisini daha da hızlandırıyor.