Çanakkale Muharebelerinde canla başla mücadele ettiler. Kimileri cephede toprağa karışıp gitti; adlarına “Şehit” dendi. Kimileri ise kollarını bacaklarını gözleri bıraktılar bu cephede. Bunlara da “Gazi” dendi. Hepsinden önemli bu kahraman yiğitler, Çanakkale aslanları bir destan yazdılar Çanakkale’de. Yıllar boyu hep fakir üstü başı yırtık, yıkık duvarlı iki göz evde yaşadılar. Maddi imkânları olmasa da onlar gururlu ve şerefli bir şekilde dimdik ayaktaydılar. Birçoğunu hiç tanımadık bile unutulup gittiler.
Günümüzde onların hiçbiri olmasa da onların hatıraları ile Çanakkale Savaşları daha iyi anlaşılmaktadır. O Kahraman gazilerimizden biri Hüseyin Akdoğan. Namı-ı diğer Süt Hüseyin, Çanakkale Eceabat ilçesinin B. Anafartalar Köyü’ndendir.
Gazi Hüseyin Akdoğan Çanakkale Muharebelerine katıldı. Birliği 7. Tümen 21. Alay’dır. Önce Kerevizdere bölgesindeki savaşlara katıldı, ardından Anafartalar’da, Damakçılık Bayırı’nda şiddetli hücumlara katıldı. Bu hücumlar sırasında şarapnel parçası ile sağ kolundan yara aldı.
Çanakkale Gazileri 10 Ağustos törenlerinde birlikteler. Oturanlar soldan sağa; Gazi Mehmet Kurtdere, Araştırmacı-Yazar Şahin Aldoğan, Gazi Hüseyin Akdoğan. Ayaktaki soldan baştaki Gazi Süleyman Ünal (Arap Kahya). Ortada beyaz ceketli Avustralyalı bir gazi. (Şahin Aldoğan arşivi)
Gazi Hüseyin Akdoğan, 1968 yılında Şahin Aldoğan’a “ateş yalımları arasında uçar gibi giden neferleri” bakın nasıl anlatıyor:
“Kerevizdere savaşlarındaydık, yine sıcak bir süngü hücumu için iki tabur ayrıldı. Biz o gün siperde avcı olarak kalacaktık. Nihayet bölükler saf saf dizildiler erat siperlerin gerisinde ikili uzun uzun saflar teşekkül etti. Takım komutanları takımlarının başına geçti. Bölük komutanları da kılıçlarını çektiler, en önde tabur komutanları vardı. Biraz sonra süngüler takıldı, bombalar hazırlandı. Hava kararmaya başlıyordu. Güneşin son ışıkları ufuktaydı. Taburlar siperlerden fırladılar, süngüler akşam güneşinde yanıp sönmeye başladı. Ben siperde bir şeye şaştım oğul! Fransız anında gemi topları, kara topları, makineli tüfekleri ile sık saflar halinde giden askerimize ateş açtılar. Ortalık bir anda cehenneme döndü her yer kıpkızıl alev kesilmişti. Kurşun yağmur gibi yağıyordu, ateş yalımları sağda solda etrafı yakıyordu. İşte böyle bir ateş altında baktım ki asker hiç aldırmadan koşuyordu. Dikkat ettim biraz sonra bir uğultu duyulmaya başladı. Bu “Allah Allah” nidalarının çukur ve tümseklerin arkasında bir arı kovanı gibi 83 tepesinin etekleri uğulduyordu. Bu uğultuyu hiçbir zaman unutamam. Biraz sonra bu uğultu azaldı, parlayan süngüler gözde kayboldu, neferlerimiz tepenin eteklerinden kaybolup gitmişlerdi. Allah bilir belki de Seddülbahir Köyü’ne ulaşmışlardı fakat sabah doğru anlaşıldı ki ağır çaplı topların bombardımanı ile geriye püskürtülmüşler ve ön hattan düşman siperlerinin bir kısmı ele geçirmişlerdi. Oğul! İşte o alev ateş yalımları arasında askerimizin o ilerleyişini ve uğultuyu hiçbir zaman unutamam.”
Gazi Akdoğan Çanakkale Savaşlarının ardından Yemen – Hicaz Cephesi’ne gitti. Oradaki muharebelere katıldı. Bu cephede İngilizlerin kışkırtmasıyla, Araplar kendilerini koruyan Osmanlı kuvvetlerine karşı ayaklanınca birçok Türk askeri esir düştü. İşte bu gazimizde esir düşmüş ve 3 yıl boyunca İngilizlerin esaretinde kalmıştır. Kalan ömrünü B. Anafartalar Köyü’nde geçiren gazi, 85 yaşında hayata gözlerini yummuştu. Mezarı B. Anafartalar’da Köyü’ndedir. Gazi’nin komutanı Yarbay Ziya Bey de bu köyde yatmaktadır.
Bu gazimizin fotoğraflarını paylaşan Gazi’mizin torunu Hüseyin AKDOĞAN’a şükranlarımla
Ahmet Yurttakal
Gazi Hüseyin Akdoğan’nın B. Anafartalar Köyü’ndeki Mezarı (Ahmet Yurttakal arşivi)
Gazi Süt Hüseyin’in yalınayak tarlada iken çekilmiş fotoğrafı (Torunu Hüseyin Akdoğan arşivi)
Gazi Hüseyin Akdoğan ile torunu Ömer Akdoğan birlikte tarlada iken (Torunu Hüseyin Akdoğan arşivi)