Giriş
Tarihinde birçok deniz zaferi kazanmış bir milletin ahvadı, en güçsüz olduğu dönemde hatta “hasta adam” dedikleri bir zamanda devrin yenilmez donanmalarını perişan etmiş ve Düvel-i Muazzama’nın kuvvetlerini çekilmek zorunda bırakmıştır. İşte bu şanlı zaferin ardından birçok kumandan ve devlet adamı doğmuştur. Bu şanlı kumandanlardan Cevat Paşa tarih sayfalarına “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdırdı. 18 Mart 1915 gününe kadar İstanbul’dan taşınmayı düşünen ve sürekli panik içerisinde olan Padişah ve Başkomutanlık’a rağmen Boğaz savunmasında dimdik duran Cevat Paşa, sonuna kadar üstün mücadele örneği gösterdi. Bu şanlı zaferin ardından “18 Mart kahramanı” ve “İstanbul’u kurtaran birinci kişi” unvanı ile anılacaktır. Askerleri ile yakından ilgilenen komutanlığın yanı sıra çeşitli üstün gayret ve davranış örnekleri sergileyen Cevat Paşa’nın hayatını ve Çanakkale Zaferinin ardından başka pencereden bakmaya çalışacağız.
Hayatı ve Askeri Yaşamı [1]
Cevat Çobanlı, 14 Eylül 1871 yılında İstanbul Sultanahmet’te doğdu. Annesi Emine Hanım, babası Osmanlı Genelkurmay Başkanlarından Müşir (Mareşal) Şakir Paşa’dır. Eşi Hâdiye Çobanlı, çocukları Hasan Feridun ile Ayşe Faika’dır
Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamlayan Cevat Paşa, aile mesleği olan askerliğe merak salarak Haziran 1888’de Harp Okulu’na girdi. 1891’de Harp Okulu’nu başarılı bir derece ile bitirerek Harp Akademisi’ne devam hakkını kazandı. 20 Mart 1894’te Harp Akademisi’ni birincilikle bitirerek Kurmay Yüzbaşı oldu. 17 Mayıs 1895’te Binbaşı ve Ocak 1898’de Yarbaylığa yükseldi.
1894–1909 tarihleri arasında Padişah Yaveri sıfatıyla, Maiyet-i Seniye Erkân-ı Harbiyesi’nde görev aldı. Ocak 1900’de Albay oldu. Aralık 1901’de Tuğgeneralliğe yükseltildi. Yurtdışında çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1905’te Edirne’nin tahkimi için Tophane-i Amire’de teşkil eden kurumda görev aldı. Aralık 1906’da Korgeneral oldu. 1907’de ise yeni örgütlenmenin süratle uygulanması için 2. Ordu’da dört ay çalıştı. 7 Ağustos 1909’da Tasfiye-i Rütbe Kanunu gereğince rütbesi tuğgenerallikten yarbaylığa indirildi. Bu rütbe indirilmesi onun askerlik aşkını bitiremedi. 1909–1910 yıllarında Harp Akademisi Komutanlığı yaptı. 1910’da tekrar Albay oldu. Askeri yeteneği sayesinde devlet idaresi ve ordu yönetiminde hızla yükselen Cevat Paşa Ocak 1911’de 1. Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı oldu. 1912’de bir süre Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na vekâlet etti. Eylül 1912’de Şark Ordusu Kurmay Başkanlığı’na daha sonra Çatalca Ordusu Topçu Komutanlığı Kurmay Başkanlığı’na getirildi. Şubat 1913’te 9’ncu Fırka Kumandanlığı’na atandı ve fırkasıyla Balkan Harbi’ne katıldı. Bu görev sırasında iki defa Osmanlı-Bulgar Sınır Komisyonu Başkanlığı yaptı. Balkan Harbi’ndeki üstün hizmetine karşılık olarak bir sene kıdem zammı aldı.
10 Ağustos 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı’na atandı. Kasım 1914’te Tuğgeneral oldu. 9 Ekim 1915’te Seddülbahir’deki 14’üncü Kolordu Komutanlığı’na atandı[2] ve kara muharebelerinde 3,5 ay görev yaptı. 6’ncı ve 14’üncü Kolordulardan oluşan Güney Grubu Komutanı oldu. Düşmanın Yarımada’yı tahliyesinin ardından 11 Ocak 1916’da Çanakkale Grubu Komutanı oldu. 18 Kasım 1916’da 15. Kolordu Komutanlığı’na Galiçya Cephesi’ne atandı.
Cevat Paşa Alman subaylar ve karargah erkanı ile beraber (Necmettin Özçelik Arşivi)
Ağustos 1917’de tekrar 14. Kolordu Komutanı oldu. Kasım 1917’de 8. Ordu Komutanlığı ve 2. Ordu Komutan Vekilliği yaptı. 8 Ordu Komutanı olarak Sinâ-Filistin Cephesi’ne katıldı.[3] Kasım 1918’de Genelkurmay Başkanı, Aralık 1918’de Harbiye Nazırı oldu. Mayıs 1919’da Genelkurmay Başkanı oldu. Ekim 1919’da Genelkurmay Başkanlığı’na; istifa etmesine rağmen tekrar getirildi. 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgalinde İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürüldü. Çileli sürgünün ardından Ocak 1922’de vatana döndü. Döner dönmez vakit kaybetmeden Ankara’ya geçerek Mustafa Kemal ile görüştü ve Şubat 1922’de Elcezire Cephesi Komutanlığı’na atandı. İstiklâl Harbi’nde gösterdiği başarıdan dolayı Cevat Paşa Ağustos 1923’te Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası ile taltif edildi.[4] Ekim 1923’te 3. Ordu Müfettişliği[5] aynı zamanda Elazığ Milletvekilliği yaptı. Aralık 1924’te milletvekilliğinden istifa etti ve Askeri Şûrâ üyesi oldu. 1925’te Musul sorunu ve Irak sınırı konusunda ülkemizi temsil etti. Nisan 1926’da İstanbul Generaller Askerî Mahkemesi Başkanı oldu. 30 Ağustos 1926’da Orgeneral oldu. 16 Kasım 1928–12 Ocak 1932 Cenevre Silahları Sınırlandırma Konferanslarına delege olarak katıldı. 2 Eylül 1934’te ek görev olarak son Tetkik Mercii Encümeni Başkanlığı yaptı. 14 Eylül 1935’te yaş haddinden emekli oldu.
Ömrü cephelerde geçen şanlı kumandan Cevat Çobanlı Paşa; emekliliğin ardından geri kalan ömrünü Göztepe Büyükçiftlik Sokak’taki köşkünde sürdürmüştür. 13 Mart 1938’de 67 yaşında hayata gözlerini yuman Cevat Paşa; İstanbul Erenköy’deki, Sahrayı Cedit Mezarlığı’na defnedildi. Naaşı 27 Eylül 1988’de buradan alınıp Ankara Devlet Mezarlığı’na defnedildi. Ruhu şâd olsun.
Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa
2 Ağustos 1914 günü seferberliğin ilanında 9. Tümen Komutanı olarak Gelibolu’da bulunan Cevat Paşa[6] 10 Ağustos 1914’te Müstahkem Mevkii Kumandanlığı’na atanır.[7] Göreve geldiğinde rütbesi Mirliva (Albay)’dır.[8] Bu göreve atanmasının ardından Boğaz’ın savunmasını ele alır. Zira Boğaz savunma planları yoktur ve Müstahkem Mevkii Kumandanlığı stratejik açıdan perişan durumdadır. Yarbay Selahaddin Adil Bey Müstahkem Mevkii’nin durumunu apaçık belirtiyor: “İtalya ve Balkan seferlerinde yapılmış olan hazırlıklar, Mevkii’nin evvelki kumandanları tarafından hazırlanmış bir müdafaa planı yoktu. Her şeyi yeniden hazırlamak lâzımdı.”[9]
Yeni baştan savunma planları oluşturulmaya başlandı. Cevat Paşa’nın göreve gelmesiyle kadro dışına çıkarılan bataryalar yeniden tanzim edildi ve tabyalardaki toplar tekrar kuruluşa alındı.[10] Bu bataryalara asker ve subay yerleştirildi. Mevcut batarya ve tabya kadroları değiştirildi. Kadro Tüm bu çalışmalar yapılırken Selahaddin Adil Bey Cevat Paşa’nın bu durumunu şöyle özetleyecektir: “… Cevat Paşa hiçbir zaman karamsar ve ümitsiz olmadı.”[11]
Almanlarla işbirliği içerisinde boğazın tahkimatını güçlendirdi. Hatta Alman subayların acımasızca eleştirilerine ise şiddetle karşılık verecektir: “…Tenkitleriniz bizce senelerden beri bilinen şeylerdir ve sizin istediğiniz gibi olmasına da imkân yoktur… Biz silah ve malzemeden ziyade imanla harbederiz. Bu bir, siz fenni harbi modern silâhlarla tatbik eder bize göre bazı muvaffakiyetler elde edersiniz. Çünkü silâhlarınız yeni ve cephaneniz boldur… Biz Türk zabitleri ise devletten yeni modern silâh beklemez, istemez elindeki ile döğüşür ve en az sizler kadar muvaffak oluruz. Yine de muvaffak olacağız…
Devletten fazla bir şey beklemeyen eldeki imkânlarla zafer örgüsünü ören Cevat Paşa, eldeki mevcut imkânsızlıklara aldırış etmeden Boğaz’ın tahkimatıyla uğraştı.
Bu zaferin en önemli faktörlerinden asker ve subaylara ise büyük iş düşmektedir. Cevat Paşa’nın emrinde bulunan boğaz savunmasında görev olan tüm askerler üstün gayret ve fedakarlık örneği sergilemiştir. Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa ise emrindeki neferlerle yakından ilgilenmiş, sık sık batarya ve tabyaları ziyaret ederek onlara moral vermiştir. Motordan inerken iskelede bulunan askerlere birer mecid vererek “Bununla helva alın çocuklar” diyen babacan bir komutandır.[12] Çimenlik kalesine geldiğinde Askerleri teselli ediyor, yüzünden kan sızan bir erin yarasını su ile temizleyip mendili ile sararak[13] büyüklüğünü ve merhametini göstermiştir. Bazen de şehit olan askerlerine derin üzüntü duyarak: “Fedakâr evlâtlarım… Büyük rütbeyi aldınız. Ruhunuz şad olsun…” [14] diye onları ebediyete uğurluyor. Öte yandan gözleri kör olan Denizlili Ömer’in: “Benim gözlerim göreceğini gördü” sözlerine gözyaşlarını tutamayan merhamet abidesi büyük komutandır.
23 Şubat 1915 tarihli birliklere gönderdiği emrinde bu zaferin perdesini bizlere aralıyor. Boğaz savunmasında Askerlerin nasıl azim ve cesaretle durduğunu aşağıdaki emirde daha iyi anlıyoruz.
“1. Düşman donanmasının Boğaz’dan geçmeyi başarabilme ihtimali olmamakla beraber, bütün savunmaya rağmen Boğaz’ı geçmeyi başardıkları takdirde dahi Müstahkem Mevkii, gerek denizden ve gerek karadan Boğaz’ın müdafaa ve muhafazası vazifesine devam edecektir. Boğaz’dan girebilecek gemilerin arkasından diğer harp gemilerinin veya nakliye gemilerinin geçmesine mani olacak ve içeri giren gemiler tekrar Boğaz dışına çıkmak isterlerse imha edilmesine çalışılacaktır.
2. Düşmanın, Boğaz’ın arka tarafına asker çıkarmaya teşebbüs etmesi halinde, seyyar birliklerimizin taarruzu ile düşman geriye püskürtülecektir. Bütün
çalışmalara rağmen düşman karada yerleşmeye muvaffak olursa birliklerimizin esas vazifesi, düşmanın sahil bataryalarımızı işgal etmesine engel olmaktır.
3. Herhangi bir bataryanın düşman birlikleri tarafından işgal edilmesi tehlikesi kesinleştiği takdirde, o batarya kumandanına Rumeli’de 19. Fırka Kumandanı tarafından, Anadolu’da 9. Fırka Kumandanı tarafından bilgi verilecektir. Emri verecek olan tümen kumandanının dikkat edeceği; ağır topçu kıtaatı taşınmaz büyük toplarını çalışmaz duruma getirerek, taşınabilir harp vasıtalarının geriye alınmasını temin ederek, en yakın seyyar kuvvet kumandanı emrine girmelidir.
4. Birliklerin son savunma mevzileri Anadolu’da; Ulupınar sırtları-Kurşunlu-Saraycık doğusu; Rumeli tarafında ise Çamburnu Tabyası -200 rakımlı tepe- 230 rakımlı tepe mevzilerinin kuzeydoğu sırtlarıdır. Anadolu ve Rumeli mıntıkalarında bir taraftan diğerine nakliyat yapılmasına lüzum kalmadan birliklerin az olmamak kaydıyla üç aylık erzak, cephane ve sair ihtiyaçların temin edilip depolanması lazımdır.[15]
Cevat Paşa düşman donanmasının Boğaz’dan geçemeyeceğini iyi biliyor. Şayet geçerlerse hiçbir şekilde topların başından ayrılmamalarını sonuna kadar savunulmasını istiyor. Eğer geçebilirlerse düşman donanmasının dönüşünde tamamen imhasını öngörüyor.
Zaferin Ardından…
Cevat Paşa’ya yıllar sonra 18 Mart 1915 gününün en kıymetli ânı sorulduğu zaman: “O gün güneşin son ışıklarıyla Boğaz’dan perişan halde çıkmakta olan düşman filosunun görünüşü idi…”[16] diyecektir. Düşman filosu, perişan vaziyette dönerken arkasında önemli zırhlılarını ve binlerce ölü bırakarak Boğaz’ı terk ettiler.
Bu zaferin mimarları Cevat Paşa ve tüm askerler rahat bir nefes almıştı. Zaferin ardından birçok tebrikler Cevat Paşa’ya yağıyordu. II. Kaiser Wilhelm; Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya yazdığı 20 Mart 1915 tarihli telgrafında: “Dün ve evvelki gün Çanakkale müdafaası esnasında ihraz olunan parlak muvaffakiyetlerinden dolayı samimi hassı tebrikatımı beyan eder, iş bu tebrikatımızın cesur kumandanı Cevad Paşa’ya kendi namına tebriğini rica ederim. Cenab-ı Hak bundan böyle dahi silahlarımızı tevfikat-ı rabbaniyesine mazhar buyursun.[17] Bu tebrikâtı Enver Paşa bizzat Cevat Paşa’ya iletmiş kendi tebrik ve şükranlarını da iletmiştir.
3. Kolordu Komutanı Esat (Bülkat) Paşa Gelibolu’dan Cevat Paşa’ya zaferi tebrik için telgraf gönderir. “Dünkü başarısından dolayı, Boğaz’ın şanlı müdafaasını, büyük bir kıvançla, Kolordu adına kutlar ve gösterilen fedakârlıklarını överek daha pek çok başarılara erişmelerini yüce Allah’tan niyaz ederim”[18]
Bu gibi birçok yerden alınan tebriklere tek tek cevap yazar, bu zaferde en büyük etkeni
askerlerinin azim ve cesaretinde görür. Bu tebrik telgraflarından bahsederek tüm birliklere yazı göndererek onları bilgilendirerek gösterdikleri kahramanlığın öneminden bahseder. Bu mücadelede asla boyun eğilmeyeceğini belirtir.
“…Bu hususta daha birçok yerlerden müstahkem mevki adına kutlamalar alınmakta olduğunu da müjdelerim. Önceki gün sabahtan akşama kadar süren bombardımanda, düşman bine yakın mermi harcamış olduğu halde, elde edebildiği sonucu tamamıyla bildirmiştim. Düşmanın birbirini izlemesi, izleyebilmesi düşünülen bombardımanlarda elde edebileceği sonuç da bundan başka bir şey olamayacaktır. Biliyorsunuz ki, askerlikte dayanma, başarının esasıdır. Kumandanlar, savaş içinde yalnız kendi kıtalarının durumunu değil, düşmanın durumunu da, daima göz önüne getirmeli ve o suretle savaş etmelidir. Kalelerimizin bu suretle savaşacağına imanım kadar inanç ve güven sahibiyim. Çünkü zabit kardeşlerimin ve kahraman er evlatlarımın geçen ki bombardımanda gösterdikleri kahramanlık ve dayanma, bu görevi gereğince yapmayı başarabileceğimize en kuvvetli güvencedir. Arkadaşlarım şunu iyi bilmelidir ki altı yüz yıllık büyük bir İslam devletinin gelecekteki yaşam ve kaderiyle tümden ilgili bulunan bu savaşta kesin olarak ölmek var dönmek yok. Şanlı atalarımızın buraların alınması ve sahip olunmasında, geçmişte döktüğü kan, harcadığı emekler hep bu günkü savunmada göstereceğimiz hareketlere işarettir.
Taburlarımızda tek bir top kalıncaya kadar ateş püsküreceğiz, o da sönmeye mahkûm olunca, yiğitçesine tüfeklerimize sarılacağız. Bizden tek birimiz sağ kaldıkça ateşi sürdürerek düşmana asla boyun eğmeyeceğiz. Büyük atamızın yayılış dönemleri hatırlanmış, kahraman Osmanlı ordularının tarihin sayfalarına şan veren büyük başarıları, hep zorluklara katlanmak, direnme ve dayanma gibi, Allah vergisi kısmetlerin çokluğudur. Bu alanda fazla söylemeyeceğim. İslam halifesinin ve tüm milletin, hatta tüm İslam halifesinin ve tüm milletin, hatta tüm İslamlık dünyasının gözü bu savaşta bize dönük, hayat ve emniyeti bizim hareketlerimize bağlıdır. Hemen yüce Tanrı, Orduyu hümayuna üstünlük ve emniyet versin.[19]
Cevat Paşa İstanbul’u kurtaran olarak anılmaya başlayacaktır. Bununla alakalı Esat Paşa’nın hatıraları kayda değerdir; “Düşman donanmasının Çanakkale Boğazı’na yaklaşmak ve Boğaz’ı zorlayıp İstanbul’a gelmek fırsatı vermeyenlerin birincisi Cevat Paşa’dır.[20]
29 Ekim 1915 tarihli Tasviri Efkar Gazetesi solda Cevat Paşa sağda Mustafa Kemal Bey. Cevat Paşa’nın resminin altında şunlar yazılıdır. Çanakkale’yi mühacamatı bahriyeye karşı pek büyük iktidar ve maharetle müdafaa eden mefahır-i milliyemıze 5 Mart (18 Mart) muzafferiydim ilave eden Mevki-i Müstahkem Kumandanı necabet-i fıtriyye ve nesebıyye ile Mümtaz Mirliva Cevad Paşa.
Bu zafer yıllar boyu hep gururla kutlanacak ve ebediyete kadar bu mutluluk sürecektir. Çanakkale Zaferi; Türk askerinin direnme gücünün, fedakârlığının, millet sevgisinin abideleşen simgesidir.[21]
Cevat Paşa bu zafer sonrasında asla kendini ön plana atmamış, sürekli askerlerin kahramanlıklarından bahsetmiştir. “..Hattâ o gece tabyalardaki bütün efrad gündüz ki müthiş yorgunluğa rağmen gece sabaha kadar çalışarak tabyalarının harap olan yerlerini tamir etmişler, topları gömüldükleri toprak yığınlarından çıkarmış, temizlemiş ve ertesi gün ateşe hazır vaziyete getirmişlerdi. Her ihtimali nazarı dikkate alarak ertesi güne hazırlanmıştık. Ben de bu çalışmaların bir kaçına gittim. Herkes o kadar büyük bir gayretle çalışıyordu ki yorulduklarını hissettiklerimi âdeta cebren oturtup dinlenmelerini temin edebiliyordum…. Bunun için bazı yerlere gidemedim. Yanlarında bulunmam onların daha fazla yorulmalarına sebep oluyordu.”[22]
1936 yılında “Yedigün” dergisi ile yaptığı röportaj sırasında şunları söylemiştir: “Mehmetçik olmasaydı «Çanakkale» olur muydu? Çanakkale Harbi diğer sahalarda yapılan harplerle kabili mukayese değildir. Tasavvur buyurun, denizde bir harp oluyor, fakat ötede, karada üç dört kilometrelik bir sahada da insanlar birbirlerine giriyorlar… Ve Mehmetçik orada da gıdasından bile mahrum olduğu halde memleketin kapısını beklemekten büyük bir zevk duyuyor.”[23]
Kurmay Başkanı Selahaddin Adil Bey de aynı görüşteydi: “Müstahkem Mevkii’de herkes vazifesini yapıyor ve başarıda malzeme değil bizzat asker ve subaylar etkili oluyordu.”[24]
Sonuç
Boğaz savunmasında üstün cesaret gösteren asker ve kumandanlar büyük bir başarı kazanmışlardı. Tüm yokluk ve sıkıntıyla bu zaferi kazanarak tüm dünyaya adeta ders vermişlerdir. Yere düşen bir milletin silkelenip tekrar ayağa kalktığı yerde bir destan yazıldı. Cevat Paşa tarihe “Çanakkale Geçilmez” yazdıran bu harbin mimarlarındandır. Yıllarca 18 Mart günlerinde gazete sütunlarında hatırlandı. Aradan geçen onca yıla rağmen az hatırlanır oldu Cevat Paşa. Sevilen ve büyük saygı duyulan bir komutan ömrüne sayısız zaferler sığdırmıştır. Şüphesiz ki “Çanakkale Zaferi” onun hayatında ayrı bir öneme sahiptir. Bugün coşkuyla kutlayabiliyorsak 18 Martları Cevat Paşa’ya ve emrindeki neferlere bu millet çok şey borçludur. Bu zaferde emeği geçen tüm askerlerin ruhları şad olsun.
KAYNAKÇA
Arşiv Belgeleri
Başbakanlık Osmanlı Arşivi
BOA, İ.HB,1334.M12
BCA.D.156 G.1 Fon İ..DUİT
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi
BCA S.2644 G. Fon 30..10.0.0 Y. 7.27..5.
BCA D.3949 G. Fon 30..10.0.0 Y. 46.299..14.
Cevat Paşa Şahsi Dosyası (1307-P4)
Cevat Paşa Safahat Cetveli ATASE arşivi 34528
Kitaplar
Balkan Savaşı’na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri Genelkurmay ATESE yayınları, 2004-Ankara
Türk İstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri Genelkurmay ATESE Yayınları, 2. Baskı 1989-Ankara
Adil, Selahaddin Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar Yay. Haz. Muzaffer Albayrak Yeditepe Yayınları 1. Baskı 2007 İstanbul
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi VIII. Cilt Deniz Harekâtı Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı 1976 Ankara
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi V nci Cilt Çanakkale Cephesi 1 nci Kitap Genelkurmay Basımevi 1993 Ankara
Mirliva Sedat, Boğazlar Meselesi ve Çanakkale Deniz Savaşı’nda Türk Zaferi Yayına Hazırlayan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Köçer Phoneix Yayınları 2007 Ankara
Fevzi Kurtoğlu, Çanakkale ve 18 Mart 1915 Deniz Mecmuası Sayı:336 Yıl: 1935 İstanbul
Gıyas Yetkin, Yaratanların Ağzından 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi” Türkiye Eski Muharipler Cemiyeti Yayınları, 1966 Ankara
Binb. Halis (Ataksor) Bey Çanakkale Raporu” Arma Yayınları 1975 İstanbul
Baycan, Nusrat Orgeneral Ceavat Çobanlı Askeri Tarih Bülteni, Sayı 13 Ağustos 1988 sayı:25 Genkur. Basımevi 1988 s.117-130
Yanya Savunması ve Esat Paşa Genkur. ATASE Bşk.lığı Ankara 1983 s. 146
Recep Dündar, Çanakkale Deniz Muharebeleri ve Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat (Çobanlı) Paşa Yüksek Lisans Tezi İnönü Üniversitesi 1992 Malatya
Tanin Gazetesi 24 Mart 1915
www.cevatpasa.com
[1] Hayatı ve Askerî Yaşamı bölümü için şu kaynaklardan yararlanılmıştır:
* Cevat Paşa Şahsi Dosyası (1307-P4)
* Cevat Paşa Safahat Cetveli
* Cevat Çobanlı Nüfus Kayıt Örneği
* Balkan Savaşı’na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri, Genelkurmay ATESE Yayınları,
2004-Ankara s.141–143
* Türk İstiklâl Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri,
Genelkurmay ATESE Yayınları, 2. Baskı 1989-Ankara, s.20–22
* Baycan, Nusrat “Orgeneral Cevat Çobanlı” Askeri Tarih Bülteni, yıl 13 Ağustos 1988 sayı:25 Genkur.
Basımevi, 1988 s.117-130
[2] BOA, İ.HB,1334.M12
[3] BCA.D.156 G.1 Fon İ..DUİT
[4] BCA S.2644 G. Fon 30..10.0.0 Y. 7.27..5.
[5] BCA D.3949 G. Fon 30..10.0.0 Y. 46.299..14.
[6] Mirliva Sedat, “Boğazlar Meselesi ve Çanakkale Deniz Savaşı’nda Türk Zaferi” Yayına Hazırlayan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Köçer, Phoneix Yayınları, 2007 Ankara, s.104
[7] Türk İstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay ATESE Yayınları, 2. Baskı, 1989-Ankara, s.21
[8] Cevat Paşa Safahat Cetveli
[9] Selahaddin Adil Paşa, “Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar Yeditepe Yayınları, 1. Baskı, 2007 İstanbul, s.25
[10] BDHTH, a.g.e. s.37
[11] Selahaddin Adil Paşa, a.g.e. s.24
[12] Gıyas Yetkin, a.g.e. s. 128–129
[13] Gıyas Yetkin, a.g.e. s. 138
[14] Gıyas Yetkin, a.g.e. s. 153
[15] Dündar Recep, “Çanakkale Deniz Muharebeleri ve Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa” Yüksek
Lisans Tezi, İnönü Üniversitesi, 1992 Malatya, s.120–121
[16] Gıyas Yetkin, a.g.e. s.155
[17] Tanin Gazetesi, 24 Mart 1915
[18] Binb. Halis (Ataksor) Bey “Çanakkale Raporu” Arma Yayınları, İstanbul 1975, s.72
[19] Binb. Halis (Ataksor) Bey a.g.e. s. 72–73
[20] Yanya Savunması ve Esat Paşa, Genkur. ATASE Bşk.lığı, Ankara 1983, s. 146
[21] Baycan, Nusrat, a.g.m. s.117–130
[22] Gıyas Yetkin, a.g.e. s.155
[23] Yedigün Dergisi, “General Cevat Çobanlı Hatıralarını Anlatıyor” ,1936 İstanbul
[24] Selahaddin Adil Paşa, a.g.e. s.35