Çanakkale Muharebeleri’nin iki ana safhasını oluşturan Deniz ve Kara mücadelelerinde, Türk ordusunun gösterdiği insanüstü mücadele ve başarı; Boğazda icra edilen taarruzlara set olan çelik iradenin yanında büyük bir ön hazırlık, yerinde alınan kararlar ve Türk Kurmay zekasının ürünüdür. 1914 yılının Ağustos ayından itibaren, devam eden umumî seferberlikle eşgüdümlü olarak, Çanakkale Boğazı’nın Anadolu ve Rumeli yakasında karada, dahası boğazın serin sularında bir dizi hazırlık yapılmıştı. Tabyalar daha muhkem hale getirilmeye başlandı. Boğazın uç kısmında bulunan ve merkez tahkimatın yapıldığı Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale ve Orhaniye Tabyaları, düşman donanmalarını karşılayacak ilk askerî mevziler olmasının yanı sıra boğazın iç kısmında bulunan Mecidiye, Hamidiye, Namazgah ve Ertuğrul Tabyaları seferberlik ilanının hemen ardından belirli aralıklarla ağır bataryalarla silahlandırıldı. Ağustos ayında başlanarak boğazın içerisine mayın hatları döşenmeye başlanmıştı. Ayrıca boğazın her iki yakasında gece saldırılarını etkisizleştirmek için büyük projektörler yerleştirilirken, boğazın en dar yeri olan Nara Burnu’na denizaltı tehdidini önlemek için derinliği yaklaşık 30 metre olan ağ gerildi. Ağır ve sabit toplara ilave olarak hareketli bataryalar yerleştirildi. Boğazın müdafaasında yapılacak savunmada gereksiz olduğu düşüncesiyle Osmanlı Devleti’ne ait savaş gemilerinden toplar sökülerek Anadolu ve Rumeli taraflarındaki mevzilere konuşlandırıldı. Bu ve benzer bir dizi çalışma, her daim hazır bulundurulmuştu. Bu hazırlıkların mimarı, elbette ki Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Bey ve boğazın müdafaasına memur edilen Türk ve Alman zabit, er ve geri hizmette bulunan isimlerdi. İnkar edilemez bu hakikat, bir eksik isimle oldukça yerinde bir tutumdur. İsmi bir türlü Çanakkale ile zikredilmeyen, bu hususta ısrarlı bir çekingenlik sergilenen kişi Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa’dır. Boğazı savunmaya memur Müstahkem Mevki Komutanlığı’nın doğrudan bağlı olduğu Harbiye Nezareti’nin başında bulunan Enver Paşa, tüm harp boyunca neredeyse Çanakkale ile yek vücut olmuştur. Çünkü İstanbul’un işgal yolu olan bu harp, tarihî bir sorumluluk ile Enver Paşa ve İttihatçı kadronun üzerindeydi.
Bu girizgahtan sonra, Enver Paşa’nın 2 Ağustos 1914 ve 18 Mart 1915 arası yaklaşık yedi ay boyunca boğazın müdafaası için verdiği emirler, harbin seyri hakkında düşünceleri ve cepheye bu tarihler arası yaptığı dört ziyareti incelenecektir. Türk-Alman İttifakı’nın imzalandığı 2 Ağustos 1914’te, Enver Paşa, 2 adet torpido ile Bozcaada ve İmroz’a bir keşif düzenlenmesi için emir verdi.[1] Özellikle Bozcaada, Limni ve Gökçeada, İtilaf Donanması’nın sıklıkla kullandığı askerî üs pozisyonundaydı.[2] Burada vuku bulan her hareketliliğin dikkatle takip edilmesi, cephede alınacak kararlar için hayatı önem arz ediyordu. Ancak Müstahkem Mevki Komutanı Emin Paşa, boğazın dışına böyle bir keşif seferi yapılabilmesi için, daha önceden haber verilmesinin uygun olacağı yönünde düşüncelerini beyan ederek soğuk bir tutum takındı. Hemen ertesi gün, 3 Ağustos 1914’te boğazın İtilaf güçlerine ait savaş gemilerine kapatılması emri uygulamaya konuldu.[3]
4 Ağustos’ta Enver Paşa’nın boğazda işaret şamandıralarının kaldırılması ve güvenlik açısından fenerlerin söndürülmesi yönünde emir verdiği emir, Müstahkem Mevki Komutanı Emin Paşa tarafından yerine getirildi.[4] 5 Ağustos günü Enver Paşa, Müstahkem Mevki Komutanlığı’nın emrine 9. Tümen’in verildiğini bildirdi ve Müstahkem Mevkii’nin doğrudan Başkumandanlık emrine bağlı olduğunu belirten bir telgraf kaleme aldı. Aynı gün içerisinde, dışarıdan gelecek gemilerin muhtemel bir kazaya sebebiyet vermemesi için kılavuz bulundurulmasının önemine değindi.[5] Enver Paşa, 6 Ağustos’ta Müstahkem Mevki Komutanlığına verdiği emir de yerinden oynayan torpillerin birkaç gün içinde tekrar eski haline getirilmesinin mümkün olduğu, bu zaman diliminde görevlilerin torpilleri düzenliyormuş görüntüsü vermek için uğraşılmasını istiyordu.[6] Yukarıda belirtildiği üzere Enver Paşa, boğazın savaş gemilerine kapatılmasını emrini vermişti. Bu emir üzerine bazı gemiler boğazda alıkonuluyordu. Bunlardan biri de Fransız bandıralı bir yolcu gemisidir. Enver Paşa, 7 Ağustos’ta gönderdiği telgrafta bu geminin derhal salıverilmesini istediğini bildirdi. Bunun yanında bir yük gemisinin bırakıldığını, bunun emrinin kim tarafından verildiğini derhal öğrenmek istedi. Aynı telgrafta kesin emirle vurguladığı bir diğer husus yük taşıyan gemilere savaş esnasında ordunun gıda ve yem ihtiyacı için el konulmasını ve ikinci bir Fransız vapurunun daha serbest bırakılmamasını söyledi. Müstahkem Mevki Komutanlığı’nın sunacağı bahanenin de torpil hatlarının bozukluğunu öne sürmesini telkin ediyordu.[7] 8 Ağustos günü Enver Paşa, önemli bir emir vererek Müstahkem Mevkii’nin daha önce kurduğu torpil hattına bir yenisinin daha eklenmesini istedi. Savunma grubunun elinde olan ve gönderilecek torpillerle 30 adet olduğunu, bunların 20 tanesiyle ikinci bir hat kurulmasını ve kalan 10 torpillerin ileride düşmanın geçiş güzergahlarını kapatmak için kullanılacağı emrini verdi.[8] Savunma çalışmalarını yürütecek başarılı bir komutanın bölgede görevlendirilmesi, Enver Paşa’nın en önemli icrasından biri oldu. Boğazı savunmaya memur edilen Müstahkem Mevki Komutanı Emin Paşa’ydı. Enver Paşa, Harbiye Nazırı olduktan sonra başlatmış olduğu kapsamlı subay elemelerinde Emin Paşa’nın Müstahkem Mevki Komutanlığı’nda başarısız olacağı düşüncesiyle görevden alarak 10 Ağustos 1914’te yerine o sırada Albay rütbesinde olan Cevat Paşa’yı (Çobanlı) bu göreve getirdi.[9]
12 Ağustos 1914’te Enver Paşa’nın yayımladığı bir emirle, Çanakkale Boğazı’nın İtilaf zırhlılarına karşı korunmasında torpido filolarının yerine büyük savaş gemilerinin tahsis edileceğini açıkladı.[10] 13 Ağustos 1914’te ise daha önceden ikinci mayın hattının kurulmasını istediği telgrafını yineleyerek, Müstahkem Mevki’nin emrine 47 tane daha mayın gönderileceğini, bunlarla üçüncü bir hat kurulmasını istedi.[11] Bu emir üzerine, 14 Ağustos Cuma günü saat 13:00’da 47 tane mayın eksiksiz olarak İntibah Vapuru ile getirilerek Müstahkem Mevki Kumandanlığına teslim edildi.[12] Enver Paşa’nın verdiği emir doğrultusunda, 15 Ağustos Cumartesi günü, günün ilk ışıklarında, saat 05:00’da gönderilen mayınlardan 40 tanesi kullanılarak üçüncü mayın hattı kuruldu.[13] Kurulan üçüncü hat sonrası 15 Ağustos’ta, Enver Paşa, güya dördüncü ve beşinci hat kuruldu havası verilmesini isteyen emir yayınladı. Bu kısımlara işaret şamandıralarıyla gösterilmesini, boğaza girip çıkan gemilerin burada yeni hatlar varmış görüntüsü verilmesini istedi.. Yine 15 Ağustos’ta Alman General Weber’in Başkomutanlığın temsilcisi olarak cepheye gönderildiğini bildirdi. Bunun yanında, Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Bey’e, gönderdiği 17 Ağustos 1914 tarihli gizli telgrafta “İcabı hal dolayısıyla size Weber Paşa’nın Başkomutanlık karargâhının bir temsilcisi olduğu ve gerektiğinde Weber Paşa tarafından verilecek emirlerin yerine getirilmesi konusundaki emir yayımlanmıştır. Ancak Weber Paşa tarafından verilecek emirlerin olumsuz sonuçlar doğurma ihtimalini görürseniz emirlerin uygulanmasının bir şekilde geciktirilmesine çalışıp hızlı bir şekilde beni haberdar ediniz…” notunu düşmüştür.[14] Bu emir Genelkurmay tarafından yayımlanan eserde şu şekilde yorumlanmıştır;“ Harbiye Nezareti Alman subayları üst düzey makamlara atamakla birlikte söz konusu komutanların verecekleri emirlerin sorgulanması hususunda Türk komutanları uyarma ihtiyacı duymuşlardır.” [15]
Enver Paşa, yeni torpido hatlarının kurulması ve adalarda İngiltere ve Fransa bandıralı savaş gemilerinin önceden tespit edilmesi için torpido gemilerini sıklıkla keşif yapmasını istediğini izah etmiştik. 16 Ağustos günü bu keşiflerin daha süratli yapılması için Müstahkem Mevki emrine bir keşif uçağı tahsis ettiğini bildirdi. Aynı telgrafta “mutlaka her gün bir torpidonun Midilli ve Limni Adalarına kadar gidip keşif yapmasını” istedi.[16] 16 Ağustos’ta gönderileceği bildirilen uçak, 18 Ağustos’ta Müstahkem Mevki Komutanlığı’na ulaştı.[17] Enver Paşa’nın sık sık ön keşif yapılmasını istemesinin nedeni açıktı; saldırı öncesi muhtemel hareketliliği önceden haber alıp kayda değer bir zaman kazanmak. Bu hususla Avusturya Macaristan Büyükelçisi Joseph Pomiankowiski, “Çanakkale Savaşları boyunca istihbaratının çok iyi işlemesi Türk ordusunun sevk ve idaresi için büyük bir şans eseriydi. Enver Paşa, Genelkurmaydan olanları anında, adalardaki birlikler ve levazım durumunu ise daha sonra öğreniyor, buna göre kuvvetli Türk ordularını yarımadaya doğru kaydırabiliyordu” ifadeleri tam da bu kısım da oldukça ehemmiyet arz etmektedir.[18]
21 Ağustos 1914’te Enver Paşa, boğazın herhangi bir saldırıya maruz kalması ihtimaline karşı Müstahkem Mevki Komutanlığı’na bazı emirler verdi. Taarruzun başlaması halinde Tekfurdağı ve Bandırma’da bulunan birliklerden yardım istenilmesini belirtti. Birliklerin olduğu iki karargah arasında nakliye gemilerinin hazır bulunduğunu hatırlatırken, saldırı esnasında boğazı tüm geçişlere kapatmaya ikinci bir emir beklemeksizin memur kıldı.[19] Daha önce kurulan mayın hatlarına ek olarak 27 Ağustos günü Enver Paşa, gönderdiği telgrafla Anadolu ve Hamidiye hatlarının bulunduğu istikametin arasına dördüncü hattın kurulmasının emrini verildi.[20]
Daha önce Weber Paşa’nın, Başkumandanlığın emrinde görevlendirildiğini söyleyen Enver Paşa, 3 Eylül 1914 günü yazdığı emir de Ferik rütbesindeki Alman Komutan Merten’in, aynı şartlar altında hizmet vereceğini bildirdi. Gün içerisinde gönderdiği diğer emir telgrafında mayın hatlarının savunulması için Mesudiye Zırhlısı’ndan bazı topların sökülerek boğaz müdafaasında kullanılmasını diğer tarafındaki toplarla Sarısığlar Mevkii’ne demirleyerek torpil hatlarını savunması emrini verdi.[21] Bu görüş esasında Alman Amiral Souchon’un fikri olarak ortaya atılmış ve Enver Paşa tarafından kabul görmüştü.[22] Ağustos ayının başlarından itibaren gayet yerinde kararlar vererek savunma hattının tahkim edilmesine katkıda bulunan Enver Paşa, bu kez ciddi suretle yanıldı. 5 Eylül 1914’te Kepez Burnu’nda Sarısığlar’a demirleyen Mesudiye Zırhlısının Komutanı Arif Bey, bazı sıkıntıların doğabileceğini Cevat Paşa’ya bildirdi. Şikayet ettiği meseleler bölgenin uygun olmayışı, olabilecek bir saldırıda geminin top mermisi biterse temin edemeyeceği, mermisi olmayan bir geminin ne iş yapacağı gibi itizarlardır.[23] Tüm bu itirazlara rağmen Mesudiye Zırhlısı’nın bazı topları sökülerek, kurulan mayın hatlarının savunulmasına memur edilmişti. Mesudiye Harp Gemisi, Sarısığlar Mevkii’nde 3 Aralık 1914 günü İngiliz Yüzbaşı Norman Holbrokk komutasındaki B-11 isimli İngiliz Denizaltısı tarafından içinde mürettebatı ile batırıldı.[24] Bu esnada 10 Subay ve 25 er hayatını kaybederken bazı erler de geminin makine dairesinde mahsur kaldı.[25] Mesudiye olayının tam izahı için yaptığımız kronolojik aksaklığı tekrar eylül ayına getirecek olursak; 6 Eylül 1914’te Enver Paşa, Müstahkem Mevkii Komutanlığı’na gönderdiği bir diğer telgrafta lojistik desteğini daha arttırdığını konusuna değinerek ileri de yaşanacak boğaz saldırılarına karşı gayet yerinde tespitlerde bulundu. İtilaf donanmasının Nara Burnu ve Dardanos Bataryası’ndan açılacak ateşten etkilenmeden Karanlık Liman’dan boğaz savunmasının merkez istihkamlarını susturabilmek için uğraş vereceği tahmininde bulunuyordu. Bu sırada muvaffak olmamaları için 1.Ordu’ya ait, 24 adet 15 cm. çapındaki topların Müstahkem Mevki’nin kullanımına verdiğini ve bir kısmının boğazın Rumeli taraflarına yerleştirilmesini emir verdi. Topların ulaşır ulaşmaz derhal yerleştirilmesini ve saldırıya hazır halde olmasını tembih etti.[26] Çanakkale Boğazı’nın askeri tahkimatı bu gibi çalışmaların etrafında şekillenirken, Enver Paşa, Gelibolu’da bulunan 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya, belirli aralıklarda gönderdiği telgraflarda Çanakkale Boğazı’nda Müstahkem Mevki Kumandanlığı ve 3. Kolordu’nun emri altında bulunan birliklerin ve erlerin nasıl bir düzen ve kural içinde bulunacağını belirledi. 11 Eylül 1914 tarihli gönderdiği telgrafta 3. Kolordu Kumandanlığının karargâhının Gelibolu’da bulunmasının gerekli olduğunu ve Gelibolu’da bulunan seyyar jandarma taburu ile kuvvetleri Bolayır mevkiinde bulunan ağır topçu taburuna emir ve kumanda etmesini bildirdi.[27] Ayrıca 3. Kolordu’nun Koyun Liman Değirmenler hattının kuzey doğusundan Saroz Körfezi’ndeki Karaçalı bölgesine kadar sahil şeridinin korumasından sorumlu kıldı. Bölgede bulunan 8. Tümen 2. Kolordu’ya bağlanırken son emir gelene kadar Tekirdağ’da bulunması uygun görüldü. Cevat Bey’in idaresi altında bulunan Müstahkem Mevki Kumandanlığının, doğrudan doğruya Başkumandanlık Vekaletine bağlı olduğunu gönderdiği telgrafta bildirirken, 3. Kolordu Kumandanlığı bu tarihlerde henüz Çanakkale’de bir ordu teşkil edilmediği için 1. Ordu’ya bağlandı.[28]
29 Eylül’e gelindiğinde Enver Paşa, Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Bey’e gönderdiği telgrafta, boğaz savunması için son mayın hattının da oluşturulmasını istedi ve mayınların 2,5 metre derinlikte olması gerektiği önemini vurguladı. Bunun yanında boğazın akıntısının hesaba katılarak tesis edilen hatların biraz ileriye alınmasını emretmişti.[29] Bu telgrafına karşılık Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Bey, 30 Eylül’de verdiği emirlerin yerine getirildiğini beyan edeceği telgrafı gönderdi.[30] Enver Paşa tarafından uygun görülen bu ilk büyük düzenlemelerin ardından, 3 Ekim 1914’te Başkumandanlık Vekaletinden gelen emirle cepheye ulaşması adına yola çıkarılmış olan Aydınreis ve Sakız gambotlarının ulaştığında, torpidobotların başkente gönderilmesi istendi.[31] Bu emirden iki gün sonra Başkumandanlığın verdiği kararla Hamidiye Tabyasında görevlilerin çoğunluğu Alman subaylarla değiştirildi.[32] Bu tarihlerde Boğaz’ın savunmasında meydana gelen çalışmalarını denetlemek adına, Enver Paşa Gelibolu’ya geldi. Yapacağı ziyaretleri önceden haber veren Enver Paşa, bilinen ilk ziyaretini 7 Ekim 1914’te gerçekleştirdi. Bu ziyaretinde yanında Kıyı İstihkâm ve Mayın Müfettişi Amiral Von Usedom bulunuyordu. Donanma ile başkentten yola çıkarak gerçekleştirdiği ziyaret sırasında merkez tabyaların atış talimlerinde bulundu.[33]
Osmanlı İmparatorluğu, 1 Kasım 1914’te savaşa resmen dahil olmasının hemen ardından 3 Kasım 1914’te İngiliz ve Fransız savaş gemileri boğazın giriş kısmında yer alan Seddülbahir ve Kumkale’yi topa tuttu. Bazı taktik hataları ve hazırlıksızlıklar dolayısıyla 5 subay ve 81 er hayatını kaybetti. 5 Kasım günü, Enver Paşa Londra’dan alınan haberlere göre, boğazda gerçekleşen saldırıdan İngilizlerin istediği neticeyi alamadığı kanaatine sahip olmuştur. Boğazın girişindeki istihkamların bombardımanında, Türk bataryalarının gayet iyi şekilde savunma yaptığını söylemiştir. Bununla birlikte, 3 Kasım günü saldırıya maruz kalan zabit ve askerleri tebrik ettiğini bildirirken, üstün başarı gösteren kişileri taltif etmek üzere isimlerini istemiştir.[34] 8 Kasım günü ise Enver Paşa, Çanakkale Boğazı’nın müdafaası için mevcut topların tamamdan istifade etmek gerektiğini bildiren bir telgraf kaleme aldı. Bozcaada tehdidine karşı mevzi alacak obüs bataryası geriye aldırıp, Erenköy Topçu Komutanı Yarbay Werle komutasındaki bataryaların civarında kendisine bir mevzi gösterilmesinin uygun olacağını bildirdi.[35]
İtilaf Donanması’nın büyük saldırılara giriştiği Şubat 1915 tarihine gelindiğinde, Enver Paşa’nın emirleri ve görüşleri tekrar hız kazandı. 4 Şubat 1915’te Enver Paşa’nın Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa’ya gönderdiği telgrafta; Enver Paşa, İstanbul’daki Rus Sefârethânesi’nde yapılan aramalarda önemli evrakların ele geçtiğini bildirmişti. Bu kayıtlarda Rusya ordusunun, Türk tarafının harekat ve planları hakkında önemli bilgiler elde ettiğini söylerken, bu duruma sebep olan bazı şahısların olduğunu vurgulamıştı. Bu kişilerin kimliği hakkında herhangi bir açıklama yapmazken söz konusu şahısların, Osmanlı Ordusu veyahut diğer kurumlar içerisinde çalıştığını tahmin etmekteyiz. Enver Paşa, bu kişilerin şiddetle cezalandırılması için Divan-ı Harbe gönderileceğini kaydetmektedir. Bu üzüntü verici durumların “memleketimizde bulunduğu” ifadelerini kullandıktan sonra bir dizi uyarılarda bulunuyordu. Öncelikle ordu hizmetinde bulunan isimlerin ketum kişiler olunmasına özen gösterilmesini istedi. Enver Paşa, ordu mensubu olan kişilerin rütbesi ne olursa olsun, vâkıf olduğu bilgilerin dolaylı veyahut doğrudan sızdırılması üzerine sert bir mukavemet göreceğini söylemiştir. Son bir not olarak da karargah ve memuriyette bulunan şahıslardan “casusluğa” hazır olduğundan şüphelenen kişilerin derhal görevinden el çektirilip yerlerine daha uygun isimlerin geçirilmesi emrini vermiştir.[36]
Müttefik Filosu, 3 Kasım 1914’ten sonra Çanakkale Boğazına yaptığı taarruz, 19 Şubat 1915 sabahının ilk ışıklarıyla beraber, içerisinde İnflexible, Triumph, Vengeance, Bouvet ve Agememnon gibi büyük gemilerin yer aldığı 10 zırhlı, 3 kruvazör, 18 torpido, 7 balıkçı gemisi ve 3 denizaltıyla boğazın önünde yer almaya başlamışlardı.[37] Günün sonunda Türk tarafı böyle bir saldırıya rağmen 2 subay ve 2 askerini kaybetmesi, başarılı bir savunma hattının kurulduğunun bir ispatı olabilir. Boğaza yapılan bu büyük saldırı gününde Enver Paşa da cephede bulunmaktadır. 18 Şubat Perşembe günü Enver Paşa, beraberinde Alman komutan Usedom, Protzer ve Weber Paşalar ile Çanakkale’ye hareket gelmişti.[38] Aynı gün, Kilitbahir’deki torpido bataryasının da eğitim atışlarında hazır bulunmuştur.[39] Geceyi Çanakkale’de geçirdikten sonra, sabah saatlerinde küçük bir torpidoyla boğazın girişindeydi. Müttefik filosun tahkim noktalarını topa tuttuğu sırada torpidodan harbi seyretti. Telsiz Telgraf İhtiyat Zabiti Tevfik Rıza Bey, bu durumu şu şekilde ifade etmektedir:[40] “Enver torpido gemisinden savaşı seyrediyor. Eskiden Napolyon’un Avusturya’yı seyretmesi gibi; fakat bir farkla. Gün boyu yeni bir şey olmadı. Enver bu sabah fethederek ayrıldı. Mutlu olmalı.” Saldırının ardından boğazdan ayrılan Enver Paşa, Müstahkem Mevki grubuna gönderdiği telgrafta başarılarından dolayı padişahın ve kendisinin tebriklerini iletmiştir.[41] Ayrıca 19 Şubat günü verdiği “şifahi” emirde, Çanakkale Boğazı’nın Anadolu tarafındaki kıtaatın, Boğaz’ın müdafaasında son hat olan Ulupınar Sırtları ile Nara Burnu’na uzanan Karacivan Sırtlarını eldeki kuvvetle tutabilecek şekilde tahkim edilmesini emir verdi. Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, bu hususun yerine getirilmesi için gün içerisinde emir verdi. [42]
Boğaz’da bombardımanın ve karşı mukavemetin hızlandığı bu günlerde Enver Paşa yeni bir telgraf kaleme aldı. 22 Şubat 1915’te Müstahkem Mevki Komutanlığına gönderdiği telgrafta İtilaf Donanması’nın Çanakkale Boğaz’ını geçmesi varsayımı hayat bulduğunda, Müstahkem Mevki, denizden ve karadan Boğaz’ın muhafaza ve müdafaasında devam etmesi gerektiğini bildirmiştir. Böyle bir senaryoda Üçüncü Kolordu, Gelibolu’da kendi mıntıkası dahilinde bulunan kısmını denizden ihraca karşı müdafaa devam edecek ve Müstahkem Mevki ile irtibatta bulunarak karşılıklı olarak -yek-diğerine- çalışmasını hatırlattı. Olası bir ihraç taarruzunda kıyıdan uzaklaştırılmalarını istedi.[43]
25 Şubat günü tekrar saldırıya geçildi. Müttefik donanması açısından 19 Şubat’a nazaran daha başarılı geçen saldırıda İtilaf Donanma Komutanı Amiral Carden’in hedeflediği planın ilk aşaması olan giriş tabyalarının susturulması oldu.[44] 25 Şubat’ta giriş kısmında susturulan tabyaların civarındaki kıyılardan karaya asker çıkarma girişimleri üzerine Enver Paşa, Çanakkale’de hazır bulunan 5. Tümen ile 11. Tümenleri takviye etmeye başladı.[45] Ayrıca 25 Şubat günü, İtilaf Donanması’nın Boğaz’ı zorlayıp geçmesi ihtimali İstanbul’da birtakım tedbirlerin alındığı bilgisini Müstahkem Mevki Komutanlığı ile paylaşmıştır. Bu tedbirlerin de yerine getirilmesi için en azından “12 saatlik zamana” ihtiyaç duyulduğunu söylemiştir. Bu yüzden, boğazın dışındaki istihkamların tamamen susturulması veya Boğazın iç savunma hattını oluşturan istihkamların vurulmaya başladığı zaman en kötü senaryoda İtilaf Donanması’nın doğruca karşı mukavemete bakmayarak süratle Boğazı geçmeye başlarsa İstanbul’daki Karargah-ı Umûmî’nin bilgilendirilmesini istedi. Burada açık olarak yalnızca şu telgrafın gönderilmesini uygun gördü; “Tahkimat icra edildi.” Genelkurmay’ın bir an önce bilgilendirilmesinin yanında 1. Ordu Komutanlığının da durumdan haberdar edilmesinin uygun olacağını vurguladı. [46]
19 Şubat saldırı günü ve sonrasında sıklıkla çeşitli nedenlerle cepheyi ziyaret eden Enver Paşa, bu kez 6 Mart’ta Çanakkale’ye geldi.[47] Enver Paşa’nın bu ziyareti 8 Mart günü Berlin’de çıkan bir gazetede yayımlandı. Berlin’deki gazete kaynak gösterilerek, 10 Mart günü Tasvir-i Efkâr Gazetesi bu ziyareti gündemine taşıdı.[48] 2 gün boyunca cephede kalan Enver Paşa, ziyaretindeki amacı; uluslararası basında Türk savunmasının haklılığını belirten demeç vererek, Avrupa’da kamuoyu oluşturmak niyetindeydi. Bu maksatla, Alman matbuatının önemli gazetesi Lokal Anzegier’den bir muhabiri Gelibolu’ya getirmiştir.[49]
Şekil 1: 18-19 Şubat 1915’te, Enver Paşa, Şehzade Ömer Faruk Efendi, Dr. Süleyman Numan Paşa ve Enver Paşa’nın Yaveri Kazım Orbay ile Çanakkale Cephesi’nde. (İstanbul Enver Paşa Özel Müzayedesi)
19 Şubattan itibaren çeşitli zaman aralıklarında gerçekleştirilen taarruzlarda, İstanbul’da büyük bir panik ve korku havası yaşanıyordu. Devletin ileri gelen isimlerinin bazıları müttefik filosunun her an boğazı geçip İstanbul önünde demirleyeceğini düşünüyorlardı. Alman Büyükelçisi Wangenheim, Avusturya-Macaristan Büyükelçisi Pallavicini, İtalyan Büyükelçisi Garroni, Alman görevliler ile İsveç ve Bulgar Ortaelçileri D’Anckarsvar ve Koloucheff bu saldırıların sonunda başarılı olacağı düşüncesini taşıyorlardı. Bu isimlere Amerikan büyükelçisi Morgenthau da dahildi. Elbette ismi geçen zatlar askerlik mesleğine vakıf değillerdi. Ancak başarılı bir komutan olan Alman Von Der Goltz Paşa da boğaz tahkimatının fazla dayanmayacağını, saldırıların devamı halinde İstanbul’un ele geçirileceği yönünde düşüncesi söz mevcuttu. Bunun yanında İttihat ve Terakki’nin bazı kurmayları da bu umutsuzluktaydı.[50] Mesela Talat Paşa. Enver Paşa, Çanakkale Cephesine yapmış olduğu yığınak ve askerî çalışmalardan sonra Sarıkamış Harekâtı için Doğu Anadolu’da bulunduğu bir sırada, Enver Paşa’nın, haberi olmadan bir konferans düzenleyerek Çanakkale Boğazı’nda olabilecek şeyleri tartışmaya açtı. Konferansta Liman Von Sanders, sahil hattını savunmakla görevli Alman Komutan Von Usedom, Osmanlı Genelkurmay Başkanı Von Bronsart böyle bir saldırı karşısında boğazın geçileceği yönünde görüş beyan ettiler. Hatta boğazın geçilmesi halinde gemilerin İstanbul’a ulaşması sekiz ilâ yirmi saat arasında olacağı tartışıldı.[51] Enver Paşa, yukarıda ifade edilen isimlerin tam aksine, Çanakkale Boğazı’nın İtilaf donanmasının geçmesinin imkânsız olduğunu söylüyordu.
Başkumandan Vekili Enver Paşa, İstanbul’da hâkim olan korkuyu “aptalca” bulduğunu, Yunanistan ve Bulgaristan’ın İngilizlerin yanında olsa dahî böyle bir harekatın başarılı olmasının mümkün olmadığını söylüyordu. Düşüncelerini çevresindekilere anlatmaya uğraş verdiği günlerde, ifade ettiği üzere boğaz coğrafî olarak handikaplarla doluydu. Ayrıca savunmaya yetecek kadar top ve mühimmata sahip olan ordu tahkimatı kara üzerinde iken itilaf donanması denizdeydi. Bu durumun bile sanılanın aksine onlara sorun teşkil etmekte olacağını ve herkesten çok bu meseleye kafa yorduğunu anlatıyordu.[52] Düşüncelerinin olumsuz yönde gelişmesi ihtimaline karşı, İstanbul halkına şehrin teslim edilmemesini ve tüm ahalinin direniş göstermesini isteyen bir bildiri yayınladı.[53]
Enver Paşa, tüm karamsar havaya ve genel kabul gören filonun saldırı tezlerinin aksine İngilizlerin bu taarruzu Ruslara yardım etmek için değil doğrudan doğruya İstanbul’un işgal girişimi olduğunu ifade etti.[54] Bu düşüncesine dayanak oluşturduğu temel ise şöyleydi; Enver Paşa, Cihan Harbi öncesinde askerî bir tatbikat sebebiyle İngiltere’de bulunduğu sırada Churchill, yakın bir zamanda çıkması muhtemel harpte Osmanlı Devleti’nin Almanların yanında harbe iştirak etmesi halinde, doğrudan doğruya İstanbul’u hedef alan bir harekât arzu ettiğini dile getirmiştir.[55]
Enver Paşa, 18 Mart 1915 günü gerçekleşen büyük saldırı öncesi muhtemel yenilgi senaryosu üzerine İngilizlerin, Marmara’yı geçip İstanbul önlerine ulaşsalar bile korkulanın aksine büyük bir etki yapamayacaklarını düşünüyordu. Birkaç küçük askerî birlik haricinde karaya çıkamayacaklarını, gemilerde bulunan askerlerin dışında büyük bir ordu getirmedikleri sürece İstanbul’da yalnızca birkaç hafta kalacaklarını, gıda ve mühimmatlarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya olacaklarını söylüyordu.[56] Büyük bir ordu getirmeleri de zaman alacağından Osmanlı Genelkurmay’ı için bu iyi bir fırsat olacağını, bu zaman diliminde yeniden Müstahkem Mevki Kumandanlığının savunma hatları tamir edilmesi söz konusuydu. Tekrar harp uzayacağını ve böyle bir girişimin de aptallık olduğunu söylüyordu.[57] Enver Paşa, bu düşüncelerle boğazın savunması konusunda Müstahkem Mevki Kumandanlığının cesaretlendirirken, Osmanlı Devleti’nin kendine ait denizaltısının olmasını beyan ediyordu. Bu minvalde Enver Paşa, Avusturya’dan 3 adet denizaltı satın alınması ve bunların Alman ekiplerce Türkiye’ye getirilmesi önerisinde bulundu. Ancak bu düşüncesi maddi külfeti, teknik destek konusunda yeterli donanıma sahip olunamamasından akîm kaldı.[58]
Enver Paşa, düşüncelerini başkentte bulunan yerli ve yabancı ileri gelenlere izah etmek üzere izlediği yollardan biri de hem aksaklıkları gidermek hem de boğazın askerî savunmasını anlatmak için cepheyi ziyaret etmek oluyordu. Bunlardan en dikkat çekeni 15 Mart günü Yörük gemisiyle Amerikan Büyükelçisi Morgenthau’nun da katılacağı ziyaretti.[59] Ziyaret sırasında Amerikan Büyükelçisi Morgenthau, Hüsnü Paşa, Şerif Cafer Paşa ve Mareşal Fuat Paşa’da buradaydı.[60] Enver Paşa’nın, bu gezinin düzenlenmesindeki amacının Amerikan Büyükelçisi’ne, Türk savunmasının muhkemliğini göstermek olduğunu ifade eden Joseph Pomiankowiski, Enver Paşa’nın yakın zamanda itilaf donanmasının İstanbul önlerinde olacağını tezini reddettiğini ve zamanının büyük kısmını bu konuya ayırarak yüksek rütbeli isimleri ikna etmek için uğraştığını söylüyordu.[61] 18 Mart saldırısı öncesi boğaz üzerinde olabilecek senaryonun özetini şöyle ifade etmişti.
Boğazı donanmayla geçmek katiyen imkansızdır. Boğazda bulunan torpil hatları ve istihkamlarımızı uzaktan ateş altına almak imkânı olduğu için belki tahrip edebilirlerdi, fakat mezkûr bataryalarımızı ve torpil hatlarını müdafaa eden bataryalarımızı tahrip etmek için torpil nadanımızın üzerine kadar sokulmak lazım gelirdi. Buraya kadar sokulmak için vukua gelen teşebbüs ufak gemilerle olursa, tabiidir ki bu ufak gemiler söz konusu bataryalarımızın ateşi ile kolaylıkla batırılabilirdi. O halde dretnotlar ile yani orta çaptaki toplarımıza dayanabilecek gemiler ile işe girişmek lazımdı ki tabii bunlar da büyük sefain olacaktı. Halbuki büyük sefaini böyle torpil hatları üzerine saldırmak zaten bizim istediğimiz neticeyi istihsal etmek demek olacaktı, çünkü oraya gelecek her sefine batacak ve bu suretle düşman birçok sefain kaybetmeye mecbur olacaktı. Torpil hatlarının tabii ne miktar olduğunu söylemeye lüzum göremem, yalnız bugün, tabii bu miktarın, yolun açılmış olması ile daha ziyade artmış olduğunu söyleyebiliriz. Farzı- ı muhal olarak düşman donanması torpil hatlarını geçebilmiş olsaydı ve Çanakkale önündeki boğazı kıvırarak Nara’yı da dönüp Marmara’ya girmeye teşebbüs etseydi, işte o vakit bizim donanmamız ufak olduğu ve 3-4 sefineden mürekkep olduğu halde, büyük top cihetiyle düşmanın teker teker geçmeye mecbur olan gemilerine karşı faikti. Düşman sefaini bu dönüş esnasında bizim gemilerimize ancak iki topu ile ateş edebildiği halde, beş kilometreden fazla olmayan müessir menzil dahilinde bizim en aşağı 30 topumuz onları karşılayacaktı.
Enver Paşa, boğazın mevcut coğrafi konumunun sağladığı yararı ve mayın hatlarının ne şekilde fayda sağlayacağını kısaca izah ettikten sonra tekrar 19 Şubat saldırısında takınmış olduğu tavra değinerek şöyle diyordu; “Binaenaleyh, gayet basit bir hesapla burada büyük dretnotlar bile mutlaka batmaya mahkumdu. Onun için ilk teşebbüs vukua geldiği vakit ben tabiyatiyle güldüm ve fikrimi gizlemeyerek, hatta Amerikan Sefiri cenablarına da söyledim” diyerek haklı çıkmanın verdiği gururla sık sık bu durumu tekrar ediyordu. Büyükelçi Morgenthau ile Yörük Gemisi’nin güvertesinde yaptığı sohbetti aktaran Morgenthau, önemli ayrıntılara yer veriyordu.[62]
Enver; durumu tartışma fırsatı bulduğundan dolayı fazlasıyla mutlu gözüküyordu. Kahvaltıdan hemen sonra beni yanına çağırdı ve birlikte güverteye çıktık… Britanya ve müttefikleri bu çabalarında başarılı olacaklar mıydı? Çanakkale Boğazı’ndaki gemileri istihkâmları parçalayacak, geçmeyi başaracak ve Rusya’yı tekrar savaşın daimi bir gücü yapabilecek miydi? Enver’le tartıştığımız ana konu buydu. Ve yaklaşık üç saat güvertede bir aşağı bir yukarı dolaşıp durduk. Enver sözü, başkentte hemen herkeste bulunan “ahmakça panik”e getirdi. “Bulgaristan, Yunanistan bize karşı olsalar” dahi,” dedi, “İstanbul’u sonuna kadar muhafaza edeceğiz. Ziyadesiyle topumuz, ziyadesiyle mühimmatımız var ve dahi İngiliz ve Fransız bataryaları denizdeyken, bizimkiler toprak üstünde. Ve boğazların handikapları o kadar fazla ki, harp gemileri pek fazla ilerleyemez. Başka insanların ne düşündüğü umurumda değil. Bu mesele üzerinde onlardan fazla çalıştım ve haklı olduğuma eminim… Tarihe İngiltere’nin ve filosunun zayıflığını teşhir eden adam olarak geçeceğim. Armadasının yenilmez olmadığını göstereceğim.
Şekil 2: Enver Paşa ve Alman General Von Der Goltz’un, İngiliz donanmasını Çanakkale Boğazına sıkıştırdığını ifade eden karikatür. Enver Paşa’nın yüzünde beliren gülümseme “Tarihe İngiltere’nin ve filosunun zayıflığını teşhir eden adam olarak geçeceğim. Armadasının yenilmez olmadığını göstereceğim” sözlerinin resmedilmiş hâli.
Enver Paşa’nın bu kararlı konuşmasından sonra konu, Türk- Alman İttifakına da gelmişti. Enver Paşa, “Türkler ve Almanlar birbirlerine pek muhabbet duymazlar. Menfaatimiz icabı onlarla beraberiz; onlar da kendi menfaatleri icabı bizimle. Almanya biz onlara yardım ettikçe Türkiye’ye destek olacaktır; Türkiye de onlar bize yardım ettikçe Almanya’yı destekleyecek” diyerek aslında kendisine yöneltilen Alman hayranlığı dedikodularına bu vesile ile cevap vermiş oluyordu. [63] Enver Paşa, 17 Mart 1915’te bir ziyaret daha gerçekleştirdi. Çarşamba günü cepheye geldiğinde, aldığı istihbarata dayanarak düşmanın yarın büyük bir taarruza girişeceği haberini aldığını ve buna tüm askerleri hazırlıklı olmasını belirterek savunma konusunda emirler vererek cepheden ayrıldı.[64] Bu ziyaret sonrası Enver Paşa haklı çıktı ve beklenen büyük saldırı 18 Mart günü gerçekleşti.
Şekil 3: Enver Paşa, Cevat Paşa ve Liman Von Sanders’in bulunduğu, arka planda Çanakkale Boğazı’nın resmi olan yağlı boya çizimi. Enver Paşa’ya hediye edilmiştir. (Ömer Koç Koleksiyonu)
Enver Paşa’nın, Müstahkem Mevkii Komutanlığının yaptığı çalışmalara iştirakinin ele alındığı ve sitenin belirli bir yazı hacmi ölçüsünde birçok noktanın eksik bırakıldığı bu çalışmada görüldüğü üzere; Cevat Bey’den önceki Müstahkem Mevki Komutanı Emin Paşa ile aralarında geçen birkaç olumsuz yazışma sonrası görevden alınması, Enver Paşa gibi oldukça atak ve aceleci bir Harbiye Nazırı ile çalışma temposu yürütemeyeceğinden ileri gelmektedir. Bu büyük boşluğu dolduran Cevat Bey, takip edebildiğimiz kadarı ile Enver Paşa ile kayda değer bir sorun yaşamadan bu süreci yürütmüştür. 1914-1915 yıllarında Türk Ordusu’nun en önemli isminin büyük bir titizlikle Çanakkale Boğazı’nın savunmasında emek harcamış ve kıymetli katkılarda bulunmuştur. Birçok öngörüsünde haklı çıkmış ve Müstahkem Mevki Komutanlığı’nın isteklerini acilen yerine getirmek ve bizzat uygulamak istediği kararları bir an önce hayata geçirmek gibi başarılı bir çalışma temposu yakalamıştır. Bilhassa, itilaf filosunun adalarda hareketliliğinin tespit edebilmesi için gösterdiği çaba oldukça önemlidir. Torpidobotların belirli bir sistem dahilinde sık sık keşif emri vermesi, hatta Müstahkem Mevki Komutanlığının emrine uçak tahsis etmesi oldukça yerinde kararlardır.
Bu kararın meyveleri 19 Şubat ve 18 Mart’ta alınmıştır. Enver Paşa, iki büyük saldırı gününün tespitinde oldukça başarılıdır. 18-19 Şubat günleri cephede bulunması, bizzat harbe tanıklık etmesi Genç Harbiye Nazırı’nın istihbarat çalışmalarının sonucudur. Buna ek olarak 17 Mart 1915 Çarşamba günü cepheye gelip “yarın büyük bir taarruz beklemekteyiz” ifadelerini kullanması, keramet sahibi olduğundan değil, 2 Ağustos 1914’te emirleri ile başlayan adalardaki ön izleme sürecinin katkılarıdır. Bir başka önemsediğimiz konu ise 6 Eylül 1914’de Enver Paşa’nın, Karanlık Liman’dan Türk topçusunun etkisinden uzak bir sahada, itilaf filosunun etkili olabileceği tahmininde bulunarak 1.Ordu’ya ait, 24 adet 15 cm. çapındaki topların Rumeli yakasına yerleştirilme emridir. Bu telgraf üzerinde yaptığımız etraflı düşünme sonucunda şöyle bir kanaat geliştirdik; Erenköy Koyu ve Karanlık Liman, itilaf filosunun manevra sahası olarak, topçu atışlarının etkisi dışındaydı. Aylar öncesinden bu sahanın işaret edilmesi, 7-8 Mart 1915 gecesi Nusret Mayın Gemisi’nin döşediği mayınların ilk tetikleyici fikri olabilir. Çanakkale Muharebeleri üzerine araştırma yapan meslektaşlarımızın dimağında yeni bir bakış açısı ve çalışma sahası oluşturmak maksadıyla getirilen bu fikir, hata payı olabilecek bir yorumdur. Bir diğer husus ise, Balkan Harplerinden sonra ordunun içine düştüğü umutsuzluk ve atalet, zabitlerin ve siyasîlerin sırtından atılmasıdır. İnanç ve sıkı çalışmasın dinamo gücünü de büyük oranda oluşturan kişi Enver Paşa’dır. Amerikan Büyükelçisi Morgenthau, eserinde sık sık bir noktaya vurgu yapmaktadır. Enver Paşa, onlarca üst düzey insanın aksine, boğazın adeta etten bir duvar olduğunu ve birçok coğrafî handikaplara sahip olduğu inancını taşımasıdır. Gazete beyanatı, meclis konuşması ve özel sohbetlerde sık sık dile getirdiği husus şudur ki “Tarihe İngiltere’nin ve filosunun zayıflığını teşhir eden adam olarak geçeceğim. Armadasının yenilmez olmadığını göstereceğim” sözleri ifade ettiğimiz azmin hayat bulmuş olduğu hâlidir.
Şekil 4: 18 Mart 1915 günü Müstahkem Mevki Tabyaları’nı hedef alan İtilaf Donanması toplarından bir parça Enver Paşa için Müstahkem Mevki Komutanlığı tarafından hediye edilen 25 cm boyundaki mektup açacağı. Bir tarafında Üzerinde “5 (Rumi 18 Mart) Mart hücumunda düşmanın Dardanos Bataryası’na attığı tahrip danesinden mamuldür” Diğer Yüzünde “Başkumandan Vekili Enver Paşa Hazretlerine Çanakkale Mevkii-i Müstahkeminin cereyan-ı cenk hatırası” yazılıdır. (İstanbul Enver Paşa Özel Müzayedesi)
KAYNAKÇA
ALBAYRAK, Muzaffer ve Tuncay Yılmazer, Sorularla Çanakkale Savaş 1915, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2016, s. 33.
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi VIII. Cilt Deniz Harekâtı, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmî Yayınları No: 3, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1976.
Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi 5. Cilt 1. Kitap, Genelkurmay Personel Dairesi Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara Genelkurmay Basımevi, 2012.
Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, Genelkurmay Personel Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Genelkurmay Basımevi, Ankara 2019.
Çanakkale Muharebeleri’nde Müstahkem Mevki Cerideleri (03.11.1914-25.02.1915), 2. Cilt, Genelkurmay Personel Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Genelkurmay Basımevi, Ankara 2019.
Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi, Hariciye Siyasî 023223_00046_002.
GÖLEÇ, Mustafa, “Amerikalı Bir Gazetecinin Gözüyle Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları: George Abel Schreiner ve Çanakkale Günlükler”, Türk Yıllığı, 13/18, 2015, ss. 593-635.
HERSİNG, Otto, Çanakkale Denizaltı Savaşı, Bülent Erdemoğlu (çev.), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2015.
AKARCALI, Atilla Can , “İki Komutan Bir Kahraman: Mehmet Çavuş”, Anafarta Dergisi, Sayı:2, İlkbahar 2019, ss. 51-54.
Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, Erdoğan Şimşek ve Aynur Güner (haz.), Deniz Basımevi, İstanbul 2010.
MORGENTHAU, Henry, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, Attila Tuygan (çev.), Belge Yayınları, İstanbul 2017.
MÜZAYEDE, İstanbul, Enver Paşa Özel Müzayedesi 35. Müzayede, Scala Basım Yayım Tanıtım, İstanbul 2015.
Ömer M. Koç Koleksiyonu, 1. Dünya Savaşında İttifak Cephesinde Savaş ve Propaganda, Mas Matbaacılık, İstanbul 2014.
POMIANSKOWİSKİ, Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü, Kemal Turan Kayıhan (çev.), İstanbul 1990.
Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2002.
Tasvir-i Efkâr, “Çanakkale Bombardımanı”, 25 Şubat 1330. (10 Mart 1915)
Telsiz Telgraf İhtiyat Zabiti Tevfik Rıza Beyin Çanakkale Günlükleri, V. Türk Doğruöz, E. Yasemin Yücetürk ve Raşit Gündoğdu (haz.), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2017.
Thozomi, Çanakkale Deniz Savaşı, Hüseyin Işık (çev.), Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1997.
TUNÇÇAPA, M. Şakir, Çanakkale Hatıraları c.2 Çanakkale Muharebeleri Hatıralarım, Metin Martı (haz.), İstanbul 2005.
YILMAZER, Tuncay, Alçıtepe’den Anafartalar’a Çanakkale Kara Muharebeleri, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2005.
[1] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, Genelkurmay Personel Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Genelkurmay Basımevi, Ankara 2019, s. 10-11.
[2] Tuncay Yılmazer, Alçıtepe’den Anafartalar’a Çanakkale Kara Muharebeleri, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2005, s. 15.
[3] Muzaffer Albayrak ve Tuncay Yılmazer, Sorularla Çanakkale Savaş 1915, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2016, s. 33.
[4] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 16.
[5] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, ss. 25- 26.
[6] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 33.
[7] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 37.
[8] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 42.
[9] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi 5. Cilt 1. Kitap, Genelkurmay Personel Dairesi Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara Genelkurmay Basımevi, 2012, s. 74.
[10] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi 5. Cilt 1. Kitap, s. 75.
[11] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 62.
[12] Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, Erdoğan Şimşek ve Aynur Güner (haz.), Deniz Basımevi, İstanbul 2010, s. 26.
[13] Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, s. 29.
[14] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi 5. Cilt 1. Kitap, s. 76.
[15] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi 5. Cilt 1. Kitap, s. 76.
[16] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 75.
[17] Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, s. 29.
[18] Joseph Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü, çev. Kemal Turan Kayıhan, İstanbul 1990, s. 112.
[19] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 95.
[20] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 120.
[21] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 131.
[22] Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, Erdoğan Şimşek ve Aynur Güner (haz.), Deniz Basımevi, İstanbul 2010, s. 54.
[23] Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, s. 56.
[24] Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğünü yayına hazırlayan Deniz Yarbayı Erdoğan Şimşek ve Sivil Memur Aynur Güner Mesudiye Zırhlısı’nın batırılmasına sebep olan emri ve sorumlularını şu sözlerle eleştirecektir. “Mesudiye’nin Boğaz’da yüzer batarya olarak kullanılmak istenmesi gösteriyor ki: o tarihte gerek Müstahkem Mevki Komutanlığında gerek Başkomutanlık Vekâletinde bahriye işlerine hayli vukufsuzluk varmış. Çünkü yukarıda uzun uzadıya açıkladığımız gibi bu geminin ya top ateşiyle berhava edileceği yahut da torpido ile batırılacağını keşfetmek için biraz savaş gemileri ve denizcilikle uğraşmak kâfi idi. Kıyıya dönük olan bordasındaki altı topun birden çıkarılmayarak yalnız üçünün çıkarılmasında ve diğer üçünün bırakılmasındaki sebepleri anlamak hiç kâbil değildir. Mesudiye böyle bir durumda ölüme mahkûm edileceğine, Nâra arkasına alınsa düşman savaş gemileri geçitten girdikleri takdirde mayın tarlasından geçirilerek doğrudan doğruya canlı bir zırhlı sıfatı ile taarruz edenler üzerine atılmaya memur edilseydi, belki gene batacaktı ancak çarpışarak batmış olacaktı. Bu mürettebatı için Sarısığlar’da âciz ve çaresiz batmaya bin kere tercih edilirdi.” Hazırlayan notu için bkz: Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, s. 56.
[25] Engin ve Albayrak, Tarihin Akışını Değiştiren Savaş Çanakkale 1915, s. 33.
[26] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 165.
[27] Esat Paşa’nın Yayımlanmamış Daktilo Anıları, c. 3, s. 38.
[28] Esat Paşa’nın Yayımlanmamış Daktilo Anıları, c. 3, s. 38.
[29] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 192.
[30] Çanakkale Muharebelerinde Müstahkem Mevki Cerideleri (02.08.1914-02.11.1914) 1. Cilt, s. 195.
[31]Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi VIII. Cilt Deniz Harekâtı, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmî Yayınları No: 3, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1976, s. 106.
[32] Türk Harbi VIII. Cilt Deniz Harekâtı, s. 106.
[33] Atilla Can Akarcalı, İki Komutan Bir Kahraman: Mehmet Çavuş”, Anafarta Dergisi, Sayı:2, İlkbahar 2019, ss. 51-54.
[34] Çanakkale Muharebeleri’nde Müstahkem Mevki Cerideleri (03.11.1914-25.02.1915), 2. Cilt, Genelkurmay Personel Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Genelkurmay Basımevi, Ankara 2019, s. 13.
[35] Çanakkale Muharebeleri’nde Müstahkem Mevki Cerideleri (03.11.1914-25.02.1915), 2. s. 23.
[36] Çanakkale Muharebeleri’nde Müstahkem Mevki Cerideleri (03.11.1914-25.02.1915), 2., s. 61.
[37] Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2002, ss. 33-34.
[38] Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, Erdoğan Şimşek ve Aynur Güner (haz.), Deniz Basımevi, İstanbul 2010, s. 91.
[39] Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi 5. Cilt 1. Kitap, s. 88.
[40] Telsiz Telgraf İhtiyat Zabiti Tevfik Rıza Beyin Çanakkale Günlükleri, V. Türk Doğruöz, E. Yasemin Yücetürk ve Raşit Gündoğdu (haz.), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2017, ss. 57-60.
[41] Tevfik Rıza Beyin Çanakkale Günlükleri, s. 58.
[42] Çanakkale Muharebeleri’nde Müstahkem Mevki Cerideleri (03.11.1914-25.02.1915), 2., s. 214.
[43] Çanakkale Muharebeleri’nde Müstahkem Mevki Cerideleri (03.11.1914-25.02.1915), 2., s. 222.
[44]25 Şubat 1915’te Enver Paşa’nın Çanakkale’ye ziyaret gerçekleştirdiğine dair söylemden hareketle bugün cepheye gelmiş olabileceğini ihtimal olarak düşünmekteyiz. Amerikalı Gazeteci George Schreiner, Çanakkale Cephesini ziyaret edebilmek için bir fırsatını bulup Enver Paşa’dan izin almak niyetinde olduğu günlerde 25 Şubat saat 6:00’da Çanakkale’ye hareket edeceğine dair bilgi edinir. Eserinde bu durumu anlatmaktadır. Daha fazla bilgi için bkz:. Mustafa Göleç, “Amerikalı Bir Gazetecinin Gözüyle Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları: George Abel Schreiner ve Çanakkale Günlükler”, Türk Yıllığı, 13/18, 2015, ss. 593-635.
[45]Joseph Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü, Kemal Turan Kayıhan (çev.), İstanbul 1990, s. 103.
[46] Çanakkale Muharebeleri’nde Müstahkem Mevki Cerideleri (03.11.1914-25.02.1915), 2., s. 237.
[47] Binbaşı Nazmi Bey’in Günlüğüyle Çanakkale Deniz Savaşları, s. 93.
[48] Tasvir-i Efkâr, “Çanakkale Bombardımanı”, 25 Şubat 1330. (10 Mart 1915)
[49] Tasvir-i Efkâr, “Çanakkale Bombardımanı”, 25 Şubat 1330. (10 Mart 1915)
[50] Henry Morgenthau, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, Attila Tuygan (çev.), Belge Yayınları, İstanbul 2017, ss.157-161-162.
[51] Talat Paşa’nın Enver Paşa’nın bilgisi dışında böyle bir toplantı gerçekleştirdiği bilgisi Amerikan Büyükelçisi Henry Morgenthau’nun kaleme aldığı eserinden öğreniyoruz. 18 Mart taarruzundan bir yıl sonra İstanbul Polis Şefi Bedri Beyle yaptığı sohbetten detayları öğrenen büyükelçi eserine aktarmıştır. Eser çoğu konuda Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve diğer kişilerin kaleme aldıklarıyla örtüşmesi bakımından son derece önemli bilgiler içeriyor. Ancak bu toplantı bilgisini karşılaştırabileceğim bir başka esere şimdiye kadar tesadüf etmedim. Bilginin sahihliği konusunda Talat Paşa’nın hatıralarına göz attığımızda soy meselesinde Morgenthau’nun eserine atıfta bulunarak itirazlarını dile getirmiştir. Ancak böylesine ciddi bir meselede tek bir olumsuz bahis açmamıştır. Bu durumdan hareketle bu toplantı konusunda büyükelçinin haklılığını arttırmaktadır. Daha fazla bilgi için bkz: Morgenthau, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, s. 165.
[52] Morgenthau, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, ss. 168-169.
[53] A. Thozomi, Çanakkale Deniz Savaşı, Hüseyin Işık (çev.), Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1997, s. 19.
[54] Enver Paşa ile Churchill iki kere bir araya gelmiştir. Bu tanışma sırasında Enver Paşa’ya Almanlar ile yapılacak Osmanlı ittifakının Türkler için olumsuz sonuçlar doğuracağını ifade etmiştir. Daha fazla bilgi için bkz: Martin Gilbert, Churchill, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2013, s. 245.
[55] Morgenthau, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, s. 170.
[56] Boğazın geçilmesi karşısında yabancı basın mensupları Enver Paşa’ya fikirlerini sorduğunda “Güçlü bir kıyı savunmasıyla karşı karşıya kalacaklarını” söylemiştir. Bkz: Emin Çöl, Çanakkale Savaşları, Ankara 1977, s. 22.
[57] Morgenthau, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, ss. 168-169.
[58] Çevirmenin notu için bkz: Otto Hersing, Çanakkale Denizaltı Savaşı, Bülent Erdemoğlu (çev.), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2015, s. XVİİ.
[59] Ziyaret gününü aynı gemide olan Joseph Pomiankowiski 14 Mart sabahı olarak vermektedir. Daha fazla bilgi için bkz: Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü, s. 107.
[60] Morgenthau’nun ifadesine göre bu isimler Enver Paşa’dan yaşça büyük olmalarına rağmen olağanüstü saygı gösteriyorlardı. Bkz: Morgenthau, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, s. 168.
[61] Enver Paşa harbin başından itibaren Amerikan Büyükelçisi Henry Morgenthau ile sıkı temas halindeydi. Cephe kapandıktan sonra askerî güvenlik gerekçesiyle, Amerikan Ateşemiliteri’nin Gelibolu’ya gitmesini sakıncalı bulduğu için yasakladı. 20 Haziran 1916’da getirdiği kısıtlama için bkz: Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi, Hariciye Siyasî 023223_00046_002.
[62] Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, s. 170.
[63] Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, s. 170.
[64] M. Şakir Tunççapa ifade ettiğine göre Enver Paşa cephede gezinirken siperlerin üzerinden atladığı sırada ayağı kaydığı ve düşmek üzere iken kolundan yakaladığını bir hatıra olarak kaydetmiştir. Daha fazla bilgi için bkz: M. Şakir Tunççapa, Çanakkale Hatıraları c.2 Çanakkale Muharebeleri Hatıralarım, Metin Martı (haz.), İstanbul 2005, s. 102.
Yukarıda bir yerde ” Alman generali Weber” biçiminde bir ifâde var; Vehib Paşa’nın selefi olarak Güney Cephesi kumandanlığı yapan Weber, yanılmıyorsam general değil albay rütbesinde idi. Sehven yâhut zühûlen böyle yazılmış olabilir mi? Öyle değilse ben mi yanlış hatırlıyorum, herkes bir kere daha kendi kaynaklarına baksın isterseniz…
Öncelikle kıymetli katkınız için teşekkür ederim Mustafa Bey. Weber Paşa’nın o tarihte rütbe konusu dikkatimden kaçmıştır, eleştiriniz haklıdır. Okuduğum eserlerde sürekli Weber Paşa’nın generalliğine vurgu yapıldığı için zihnimde öyle kalmış, makaleyi yazarken ayrıca bakıp dikkat etmedim.