GELİBOLU’YU ANLAMAK

Kûtülamâre ve Irak Cephesi Tarihçesi – Yüzbaşı Ahmet Kâmil (Yay. Haz. Muzaffer Albayrak)

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunun Irak Cephesi harekâtını anlatan bu tarihçe, 1915 yılı Aralık ayından itibaren mezkûr cephede 52. Tümen 43. Alay 3. Taburda bölük kumandanı olarak görev yapan Ahmet Kâmil Bey tarafından, savaştan sonra yaklaşık iki yıl esir olarak bulunduğu Basra Kûtü’l-Frengî esir kampında kaleme alınmıştır. Ahmet Kâmil Bey’in I. Dünya Savaşı başından itibaren tutmuş olduğu bir de günlük vardır ve bu günlük Yeditepe Yayınevince I. Dünya Savaşı ve İstiklâl Harbi’nde Ahmet Kâmil Bey’in Günlükleri adıyla yayınlanmıştır.

Ahmet Kâmil Bey, 30 Ekim 1918’de başlayıp 13 Eylül 1920’de biten esaret hayatı boyunca bir taraftan günlüğünü tutmaya devam ederken diğer taraftan da Irak Cephesi’nde muharebelerin başladığı 6 Kasım 1914 ile bittiği 30 Ekim 1918 tarihleri arasındaki hadiseleri içeren bir tarihçe yazmaya başlamıştır. Yedi defterden oluşan günlüklerine ilave olarak, müstakil bir defter halinde yazdığı tarihçesini de esaret hayatında tamamlamıştır.

Ahmet Kâmil Bey bu tarihçeyi, Osmanlı ordusunun Irak harekâtında bölük kumandanı olarak muharebelere katılmış bir subay olarak bizzat kendisinin ve esaret hayatını birlikte geçirdikleri aynı cephede mücadele etmiş diğer subay arkadaşlarının tanıklıklarına, silah arkadaşlardan ve üst rütbeli kumandanlardan edindiği bilgi ve raporlara istinaden kaleme almıştır.

Yaklaşık iki yıl esir olarak bulunduğu Basra-Kûtü’l-Frengî esir kampında Ahmet Kâmil Bey boş durmamış, nota ve musiki dersi almış, mandolin çalmayı öğrenmiş, Almanca dil kursuna katılmış, kendisine ve arkadaşlarına deriden çanta imal etmiş, hulâsa vaktini boşa geçirmek yerine faydalı meşgalelerle iştigal etmişti. Bu meşgaleleri yanı sıra günlüğünden anlaşıldığı üzere 9 Mayıs 1919 tarihinde, Osmanlı ordusunun Irak cephesi harekâtını anlatan bir tarihçe yazmaya başlamıştır. Yine günlüğünden öğrendiğimize göre yazdığı tarihçeyi aynı yılın Kasım ayı içinde tamamlamış ve 20 Kasım 1919’da temize çekmeye başlamıştır. Tarihçenin temize çekme işlemini 12 Aralık 1919 tarihinde tamamladığını yine günlüğünden öğreniyoruz. Ahmet Kâmil Bey tutmakta olduğu günlük defterlerinden ayrı, müstakil bir deftere yazdığı tarihçenin başına “Harb-i Umumi’de Irak Harekâtı’nın Meydana Gelişi Hakkında Malumat” başlığını koymuştur.

Ahmet Kâmil Bey böyle bir tarihçe hazırlamaya niçin gerek duyduğunu tarihçe metninin en sonuna ilave ettiği notta yazmıştır. Tarihçeyi hazırlamaktan maksadı, gelecekte I. Dünya Savaşı’nın birçok evrelerini tahkik ve analiz edecek askerlere kaynak olmak üzere Irak’ta meydana gelen muharebeleri özet halinde yazarak kayda geçirmek istemesidir. Yine aynı notta, askerlik hayatının ilk dönemlerinde edindiği tecrübeleri gelecekte hatırlamak için tuttuğu günlükteki notları ile esaret arkadaşlarından edindiği bilgileri bir araya getirerek bu tarihçeyi hazırladığını, esaret hayatında boş geçen günlerini bu şekilde değerlendirdiğini ifade etmektedir.

Ahmet Kâmil Bey’in kaleme aldığı “Irak Harekâtı Tarihçesi” ayrıntılara fazla girmeden, kısa ve öz bir içerikle, zaman zaman konuşma dili ve sohbet tarzında kaleme alınmış, hatıratla harp tarih eseri arasında bir yapıya sahiptir. Bununla birlikte bu tarihçe, içeriden bir gözle yazılmış olması, daha önce Irak cephesine dair yayınlanmış eserlerden farklı, başka kaynaklarda bulunmayan özgün ve özel bilgiler içermesi açısından son derece kıymetlidir.

Bu tarihçede Ahmet Kâmil Bey, kendi bakış açısı ve değerlendirmesiyle Irak Cephesi’nde vuku bulan harekâtların strateji ve taktik açıdan değerlendirmelerini yapmaktadır. Bunu yaparken başta ordu kumandanı olmak üzere ordunun harekât ve idaresinden sorumlu kumandanlara da eleştiriler getirmektedir. Bu cümleden olarak 22-24 Kasım 1915’te Selman-ı Pâk Muharebesi’nden sonra mağlup olarak ricat eden İngiliz ordusunun sıkı bir şekilde takip edilemeyip Kûtülamâre’ye sığınarak savunmaya geçmelerinden ve bunun neticesi olarak sonraki muharebelerde binlerce şehit ve yaralı verilmesinden sorumlu gördüğü Irak ve Havalisi Kumandanı Albay Nureddin Bey’i; 1917 yılında başlayan İngiliz taarruzu esnasında İngiliz ordusunun stratejisini fark edemeyen, sayı ve silah üstünlüğüne sahip düşmana karşı alınan hatalı taktik kararlara ve kendisini uyaran 18. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir’i dinlemeyerek birliklerin gereksiz yere büyük kayıplara uğramasına sebep olarak gördüğü 6. Ordu Kumandanı Halil Paşa’yı; ve en nihayet savaşın sonuna doğru Musul önlerinde İngilizler tarafından sıkıştırılan birliklere fırsat varken ricat emri veremeyen, kritik zamanlarda enerjik davranıp hızlı karar almak gerekirken kararsız kalan Dicle Grubu Kumandanı Yarbay Valideçeşmeli İsmail Hakkı Bey’i şiddetli bir şekilde eleştirmektedir.

Ahmet Kâmil Bey, yine bizzat kendisinin veya silah arkadaşlarının tanıklıklarına istinaden Irak Cephesi’ndeki muharebelerde gerek ferdi gerek bir birlik halinde ordu efradının gösterdiği kahramanlıklara, fedakârlıklara dair başka yerde görülmeyecek örnekler vermektedir.

Bir harp harekâtı tarihçesi olarak kaleme aldığı bu eserde Ahmet Kâmil Bey zaman zaman duygusal ifadelere de yer vermiştir. Bunun bir örneğini 11 Mart 1917 günü kadim İslâm şehri Bağdat’ın İngiliz işgaline terk edilişinden dolayı duyduğu yoğun üzüntüyü anlatan satırlarında bulmak mümkündür. Tarihçenin bu bölümündeki satırlar son derece edebi cümleler, büyük bir hüzün ve duygusallıkla kaleme alınmıştır: “…Din uğruna senelerden beri cenk ederek şehit düşen İslâm kuzularıyla, şehir dâhilinde yatan ulu kişilerin [manevi varlıkları] ricat eden ordunun önüne geçerek, ‘Bizi düşman ayakları altında bırakarak nereye gidiyorsunuz?’ diye hitap ediyorlardı…” “…Bağdad’ı terk ederken çıkan fırtına, toz ve duman bile kendi kuvvetleriyle orduyu durdurmaya çalışıp ‘Burayı terk ederek gitmeyiniz!’ diyorlardı…” “…Hurmalıklar arasından geçen kıtaatımızı, hurma ağaçları fırtınanın kendilerine yaptığı tesirle selamlıyorlar ve kıtaata doğru eğilerek gitmemeleri için yalvarıyorlardı…”

Ahmet Kâmil Bey’in tarihçesi Arap harfli Osmanlı Türkçesiyle (Osmanlıca) yazılmıştır. Tarihçe metninin Latin harflerine çevirisinde sadeleştirme yapılmamış, orijinal yazım diline sadık kalınmaya özen gösterilmiştir. Ancak metnin kolay anlaşılır bir halde olması için metin içinde aşağıda açıklanan yöntemlerle birtakım tasarruflarda bulunulmuştur:

Orijinal metinde geçen ve günümüz kullanımında genel okuyucunun anlamakta güçlük çekeceği ve sıklıkla geçmediği için hazırlanan lügatçede yer verilmeyen kelimeler hemen yanında köşeli parantez içinde [ ] günümüz karşılığı verilmiştir. Köşeli parantez kullanılmasının sebebi günlük yazarının zaman zaman normal parantez ( ) kullanmış olmasıdır. Bu sayede tarafımızdan yapılan müdahale ile günlük sahibinin parantezi fark edilecektir.

Orijinal metinde sıklıkla geçen askerî terimler ve sözcükler değiştirilmeden aynen yazılmıştır. Bu kelime ve terimlerin günümüz kullanımı ve karşılığı için kitabımızın baş tarafına bir lügatçe ilave edilmiştir.

Orijinal metinde Rumi takvim esasına göre yapılan tarihlemeler, karışıklığa yol açmamak için çeviride gün/ay/yıl olarak Miladi takvime çevrilmiştir.

Ahmet Kâmil Bey emekli bir yüzbaşıyken, II. Dünya Savaşı esnasında yeniden orduya katılarak görevli olarak bulunduğu Gelibolu’da, esarette iken yazdığı bu tarihçesini okuması için silah arkadaşı Yüzbaşı F. Güngören’e vermiştir. Yüzbaşı F. Güngören, -tarihçenin sonunda tam metnini okuyacağınız- bir mektup yazarak okuduğu tarihçe hakkındaki kanaatini ifade etmiştir. Yüzbaşı bu mektupta, “Eserinizde yazmış olduğunuz cephe harekâtı, yayınlanmış harp tarihi eserlerinde birkaç sayfayı geçmeyecek kadar kısadır. Bu eseri bastırdığınız takdirde kurmay subaylar için, hatta harp tarihine meraklı herkes için çok faydalı olacağı kanaatindeyim” demiştir.

Ahmet Kâmil Bey’in tarihçesi maalesef o zamanlar basılmadı. Yazmış olduğu günlüklerle birlikte ailesi tarafından muhafaza edilerek günümüze intikal etti. Geçen yıl günlükler bir kitap haline getirilerek okuyucuyla buluştu, şimdi bu kitapla da esarette yazmış olduğu tarihçesi yayınlanıyor.

Tıpkı Yüzbaşı F. Güngören gibi biz de Ahmet Kâmil Bey’in Irak cephesine dâhil oluşundan itibaren tanıklık ettiği hadiselere, tutmuş olduğu notlara ve esaretteki subay arkadaşlarından edindiği bilgilere göre hazırlamış olduğu bu tarihçenin harp tarihiyle ilgilenenlere ve tarih meraklılarına faydalı olmasını temenni ediyoruz. Bu vesile ile Ahmet Kâmil Bey’in kaleme almış olduğu bu özgün tarihçenin yayınlanmasına vesile olan torunu Prof. Dr. Sedat Aybar’a içten ve samimi teşekkürlerimizi sunarız.

Son olarak da Ahmet Kâmil Bey’in şahsında, Irak Cephesi harekâtına katılmış, bu uzak vatan toprağında mücadele etmiş, azimkâr ve fedakâr tüm şehit ve gazilerimizin aziz ruhlarını bir kez daha rahmetle, minnetle yâd ederiz.

Muzaffer Albayrak

İstanbul, 15 Şubat 2025

 

102 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir