GELİBOLU’YU ANLAMAK

Çanakkale’de Bir Başkadır 19 Mayıs ( İsmail Sabah )

            19 Mayıs’ı bir çok insan Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı gün olarak bilir. Fakat bilinmeyen bir 19 Mayıs daha vardır. Genç, taze bedenlerin yitirildiği, kanın su gibi aktığı, Atatürk’e “biz burada bir darülfünun kaybettik” dedirten, ölüme marşlarla gidilen 19 Mayıs!..


             Çanakkale Savaşlarında 5. Ordu Komutanı olarak bulunan Liman Von Sanders, çıkarmanın ilk günlerinde çok yavaş davranmış, sonrasında ise cepheye gelen her takviye birliğine “derhal taarruz ediniz, düşmanı  hemen denize dökünüz.” gibi emirler vererek, sahile iyice yerleşip, tahkimatını tamamlamış, güçlü donanma desteğini arkasına almış düşmana, hazırlıksız taarruzlarla,  ağır zayiat vermemize sebep olmuştur. Liman Paşa savaşın artık mevzi savaşı haline döndüğünü görmüştü.


İstanbul’daki Genel Karargâha başından beri gerçekçi olmayan, iyimser raporlar gönderilmiş, bugün yarın düşmanın denize dökülecek bir durumda olduğu hissettirilmiştir. Enver Paşa, düşmana son bir darbe vurularak, Arıburnu cephesinden sökülüp atılmasını istemeye başlamıştır. Buna en somut örnek 4 Mayıs 1915 tarihli 5.Ordu Komutanlığına yazdığı telgraf emrinde: “Askeri ve siyasi sebeplerle Gelibolu Yarımadasında kesin sonucun biran önce elde edilmesini olağanüstü önemde görüyorum”gibi cümlelerle Ordu Komutanını sıkıştırmasıdır.


5.Ordu Kurmay Başkanı Albay Kazım (İNANÇ) askeri teamülleri zorlayarak tamamen yurtseverlik duygularıyla bu telgraf emrine bizim onlara taarruz etmemiz değil onların bizim üstümüze taarruzunu beklememizin doğru olacağı cevabını vermiştir. Doğal olarak Enver Paşa, Albay Kazım’ı muhatap kabul etmediği için telgrafını yanıtsız bırakır. 5 Mayıs’ta bir bakıma tenkit anlamı taşıyan bir emirle ivedi taarruza geçilmesini istemiştir. Daha sonra 5. Ordu komutanı Liman Von Sanders, Enver Paşa’ya hemfikir olduğunu hissettirerek Paşa’nın cepheyi ziyarete gelmesini sağlar. 11 Mayıs 1915’te cephede Başkomutan Vekili ile 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders arasında gizli bir görüşme sonucunda taarruza karar verilir. Bunun üzerine birlikler Arıburnu’na kaydırılmaya başlanır. Bu sonuçla beraber hava hakimiyetinin önemi ortaya çıkar.


“Mayıs 18’de düşman askerinin geniş ölçüde hareketlerde bulunduğunu, keşfe çıkan uçaklarımızla, sahil boyunca muhtelif mevzileri gözlem altında bulunduran savaş gemilerimiz tarafından rapor edilmiştir. Bu saldırı hareketi için düşman, Çanakkale taraflarında vapurlar ile karaya asker çıkarmakta olduğu gibi Kirte’nin (günümüzde Alçıtepe)kuzeyinden ve doğusundan da batıya doğru büyük ölçüde asker sevkıyatında bulunduğu haberi gelmişti.[i]


18 Mayıs öğleden sonra bir  İngiliz uçağı çok sayıda Osmanlı askerinin Gelibolu Yarımadası’nda, Akbaş Limanı noktasından Arıburnu bölgesine yürümekte olduğunu gözlemler. Müttefik güçlerin komutanlarına Anzac bölgesinde bir saldırının saatler bazında beklenebileceği bilgisi verilir. Arıburnu siperlerinde bulunan tüm Avustralya ve Yeni  Zelanda kuvvetleri alarma geçirilir. “Bu uyarılar sonucunda Anzac’ta ki bütün birliklere her zamanki saat 03:30 yerine sabah 03:00’ da silahlanmaları emredildi.”[ii]. Türk askeri yapılacak olan bu gizli! saldırı için hazırlanırken müttefik askerleri de bu saldırı için “silahlarını dikkatlice temizleyip yağlamıştı.”[iii] Bu tarihte Anzak hattında bazısı eski ve küçük çaplı 43 top desteğinde toplam 12450 piyade askeri gücü ile birlikte  toplam asker sayısı sağlık personeli, karargah personeli, tedarik ve topçu kuvvetleri dahil olmak üzere 17356’dı.


 


İkinci Tümen cephesinde saat 03:30’da birinci hat alaylarının birer taburu ileriye atılmasıyla hücum başlamıştır. İlk hücum kademesinde birlikler daha birkaç adım atmış iken ani ve çok şiddetli bir ateş baskını ile arazide biçildiler. “İlk önce onları büyük derecede bir silah ateşi karşıladı.”[iv] İşler ters gitmiş, baskın yapacak olan baskına uğramıştır. Düşmanın yoğun ateş perdesine çarpan birlikleri coşturmak ve geriden gelen taburları da aynı hücum selinde dalgalandırmak üzere, saat 03:40’ta birliklerin borazan ve trampet takımlarına hücum borusu çalmaları emri verilmiş,ileri hatlara yanaştırılmış olan Tümen Bandosunda da “Vatan Marşı” çalmaya başlamıştır.


 


Annem beni yetiştirdi bu ellere yolladı


Al sancağı teslim etti Allah’a ısmarladı


Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle vatana


Sütüm sana halel olmaz saldırmazsan düşmana


 


 


Sözlerini haykıran erler büyük bir azim ile hücuma kalktılar. Her taraftan Allah… Allah…haykırışları duyuluyor ve Tümen Bandosunun karanlığı yırtan madeni sesleri yamaçlardan yamaçlara yankılanarak ruhlar da dayanılmaz bir savaş heyecanı oluşturuyordu. Ama ortada büyük bir kıyım vardı.


Bir Avustralya subayı (McConaghy) Türk askerine  “size cehennemi göstereceğiz, hadi gelin!”[v] diye seslenir. Taarruz öyle bir hal alır ki ateş hattında bulunmayan Anzac askerleri ön siperde ki arkadaşlarına, yerlerine geçebilmek ve Türk’lere ateş edebilmek için para dahi teklif eder hatta siperlerde yer kavgası bile yapılır.


 


Osmanlı kuvvetleri Anzak pozisyondaki hattın ancak altı noktasında karşı kuvvetin siperlerine ulaşabildiler. Osmanlı kuvveti 20-30 askeri ile sadece Courtney’s Post olarak bilinen yerde siperlerin küçük bir bölümüne girdi. Fakat kısa süre içerisinde bu askerler şehit edildi ve siperler Anzaklar  tarafından tekrar ele geçirildi. Osmanlı’nın saldırısı neredeyse gün ortasında tamamen sona ermişti.


Gün boyunca Müttefik kuvvelerin topçu gücü Osmanlı saldırısını yenmekte küçük rol oynadı . Çünkü saldırının büyük kısmı şafak sökmeden yapılmıştı ve hedefleri görmek çok zordu. Toplam olarak 3000’in altında top atışı yapıldı. Savaşın büyük kısmı Anzak piyade güçleri tarafından verildi ve 948.000 tüfek ve makineli tüfek mermisi harcandı. 4.5 saatlik taarruz süresince Türk zayiatı 10000’i buldu. Şehit Subay sayısı 51, şehit er sayısı 3.369  olmak üzere toplam 3420 şehit verildi. Yaralı subay sayısı 97, yaralı er sayısı 5.967 olup toplam 6064 yaralı vardı. (ayrıca 16. Tümenden 486 kişide kayıptı.)[vi] Düşmanın genel zayiatı 600 olup bunun 168’i ölü, gerisi yaralıydı.


 


19 Mayıs 1915 Arıburnu Türk Taarruzunun başarısızlık nedenleri:


Taarruz ettiğimiz cephede yaklaşık 6 düşman tugayında toplam 13000 savaşçı vardı ve 4 Türk Tümeninde ise yaklaşık ihtiyatlar dahil 42.000 kişilik asker gücü vardı. Sevk ve idaredeki hatalarla bu sayısal üstünlük avantaja çevrilememiştir. Başlıca hatalar:


1)          Bu taarruzun yegane başarı şansı ani baskın tarzında ve merkezin veya sağ kanadın seçilmiş bir kısmında sıklet merkezi teşkil edecek derinliğe bir taarruz kademesiyle hücuma kalkılmasaydı, halbuki 4 tümen 3.5.lik km bir cephe hattına yayılmıştı.


2)          3.Kolordu karargahından ısrarla yapılan uyarılara rağmen gece yarısından itibaren özellikle 2. Tümenin taarruzunun tümen bandosuyla marşlar çalınarak yönlendirilmesi, düşmanı erkenden uyarmış, karşı koymaya hazır hale getirmiştir.


3)          Merkez bölgesinde taarruz öncesi ön hatların aşırı gürültüyle ve çok yoğun doldurulması istenilen yönlere baskın çıkışlarını önlemiştir.


4)          Asıl darbeyi vuracak olan 2.Tümenin ilgili subaylarının gündüzden cephede gerekli ön keşif yapma olanağı bulamayışları.


5)          Ağır topçu desteğinin olmayışı.


6)          Topçu cephanesinin çok kısıtlı olması, düşman ihtiyatları üzerinde etkili olma imkanı vermemiştir.[vii]


 


Bu gibi hatalarla sonuçlanan saldırı sonrasında, ara bölgede bulunan Türk Şehitleri’nin kokması üzerine zorunlu olarak 24 Mayıs’ta bir günlük ateşkes ilan edilir. Karşılaşılan manzara dehşet verici idi. Türk Şehitleri’nden toprak gözükmüyordu. Şehitlerimizin bu durumu toprağa basmayı imkansız kılıyordu. ANZAC ve Türk askeri ilk defa birbirlerini görüyorlardı. Birbirlerini boğazlamaya çalışan bu askerler arasında sıcak diyaloglar oluşur, hatıra için karşılıklı düğme parçaları ve ufak paralar verilirken, şeker çikolata gibi yiyecekler verilerek konuşulmaya başlamıştı diye bahseder Yarbay Fahrettin Bey anılarında.


 


Ateşkesin planlayıcılarından İngiliz istihbarat subayı Aubrey Herbert ise 24 Mayıs günü yaşadıklarını şöyle anlatıyor “… deniz kenarından ayrılıp yürümeye başladık ve haşhaşla dolu yetişmiş ekini olan bir tarlayı geçerek doğruca tepeye doğru çıktık, ardından başka bir ekini geçtik. Sonra, etrafa dağılmış cesetlerin üzerine geldiğimizde dehşet verici bir ölüm kokusu duyulmaya başladı. Bir düzlüğü tırmandık ve kekikle dolu küçük vadileri geçerek inmeye başladık, orada yaklaşık 4 bin Türk ölü yatıyordu. Tarif edilecek gibi değildi. Yağmur ve kül rengi gökyüzü için minnettarlık duymak gerekiyor. Bir Türk Kızılayı gelip kokulu antiseptik pamuk verdi. Bunu sık sık yeniliyorlardı…..Benimle birlikte olan  Türk Yüzbaşısı “bu manzara karşısında en kibar insan  bile vahşiliği hissetmeli ve  en vahşi adam bile ağlamalı” dedi. Dönümlerce arazi ölülerle dolu…[viii]


 


Sonuç olarak yukarıda ana hatlarıyla değindiğimiz hatalar ve yetersizlikler nedeniyle 19 Mayıs 1915 günü Çanakkale Savaşlarının en kanlı günlerinden biri yaşanmıştır. Bu günü Türk insanı çok iyi bilmelidir. Türk askerindeki eşsiz yiğitlik ve itaat ruhu ile yapılan bu taarruzlarda hayatını feda edip şehit düşenleri rahmetle anıyoruz. “… ateş eden askerler saldırıdan yoruluncaya kadar, görülmeyen bir düşman gibi değil, vurulmaya gelmiş gibi savaşıyorlardı.”[ix]






[i] Bartlett E. A. Çanakkale Gerçeği, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2005  sf:174



[ii] Bean, C.E.W. The story of ANZAC Cilt: 2. s:138



[iii] Bean, s:139



[iv] Bean,  s:141



[v] Bean,  s:143



[vi] Yılmazer T. Alçıtepe’den Anafartala’ra Çanakkale Kara Muharebeleri, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2005 sf:115,116



[vii] Aldoğan Ş. Meriç S. “Arıburnu Cephesinde 19 Mayıs 1915 Türk Taarruzu” http://www.gallipoli1915.org/19May.htm



[viii] Herbert A., Morgenthau H. Devler Ülkesinde Devler Savaşı ÇANAKKALE, Ataç yayınları , İstanbul , 2005 sf:70



[ix] Bean,  s:161


 


 


 


 


İsmail SABAH


Çanakkale Savaşları Araştırma ve Tanıtma Topluluğu Üyesi


 

18.375 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir