GELİBOLU’YU ANLAMAK

Alahimanet Bosna (Tufan Gündüz)

Tuzla Üniversitesinde dersler vermek amacı ile Bosna-Hersek’te bulunduğum sırada Boşnaklar ile Türklerin tarihi bağlarının ötesinde derin bir kader birliğinin bulunduğunu fark etmiştim. Bunu anlamam çok uzun sürmemişti aslında. Bosna-Hersek’in tüm şehirlerinde, kasabalarında veya köylerinde, Türklere ve Türklerin tarihine karşı büyük bir sempatinin olduğu derhâl hissedilmekteydi. Fatih Sultan Mehmet sadece Türklerin değil Boşnakların da sultanıydı. Sokollu Mehmet Paşa, Gazi Hüsrev Bey, Ferhat Paşa sadece Boşnak değil, aynı zamanda Türk idiler. Komşularının onlara “Turçin” diye seslenmesi de boşuna değildi. Onlar ırk olarak Türk olmadıklarını elbette biliyorlardı, fakat yüz yıllarca kader birliği ettikleri Türkler ile aynı kültür dairesinde olmaktan dolayı bu isimlendirmeden asla rahatsızlık duymuyorlardı.


Belki bu yüzden 1878’de Avusturya idaresine bırakıldıktan sonra Bosna-Hersek’ten Osmanlı topraklarına yapılan göçler konusunda peşin bir kanaate sahiptim. Boşnakların Osmanlı Devleti olmadan varlıklarını sürdüremeyeceklerini düşünerek hızlı bir şekilde göç etmenin yollarını aradıklarını, Bosna-Hersek topraklarında Avusturya boyunduruğu altında kalmaktansa Osmanlı bayrağını tercih ettiklerini sanıyordum. Ancak konuyu araştırdıkça zihnimde daha önceden oluşan fikirlerin aslında konuyu tam olarak izah etmekten uzak kaldığını fark ettim. Çalışmam ilerledikçe bir gerçekle daha karşı karşıya kalmıştım: Boşnakların Osmanlı topraklarına göçü herkes tarafından karşı çıkılan bir olay idi. Ne var ki, bütün engelleme çabalarına rağmen göç gerçekleşmiş, önemli miktarda Boşnak nüfus Osmanlı topraklarına ulaşmayı başarmıştı. Bu göç dalgasının etraflıca anlaşılması belki de başka göçlerin anlaşılmasına imkân verebilirdi. Bu amaçla doğrudan arşiv kaynaklarına yönelmek gerekiyordu. Osmanlı Arşivinden derlenen belgeler Osmanlı Devleti’nin konuyla ilgili tutumunu anlamak bakımından fevkalade önem taşıdığından öncelikle onları incelemeye başladım. Bosna-Hersek Milli Arşivinde göçmenlere ait göç dilekçeleri ile geri dönenlerin mahalli hükümete verdiği ifade tutanakları bulunuyordu. Onlardan çıkan sonuçlar ise göçün mikro düzeyde bilinmeyenlerini ortaya koymakta geniş bir hareket imkânı sağladı.


Bu çalışmamın adını “Alahimanet Bosna” koydum. Alahimanet (=Allah’a Emanet), Boşnak dilinde hem “elveda”, hem de “güle güle” yerine kullanılıyor. Elbette çok sevdiği bir varlığı Allah’a emanet etme gibi bir anlamı da yok değil. Çalışmanın ilerleyen safhalarında burada sayılan tüm anlamların gerçekleşmiş olduğuna tanık olmak ise bana sonsuz bir ıstırap verdi.


Bu çalışmayı gerçekleştirirken pek çok kişi ve kurumun yardımı oldu. Öncelikle Gazi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Biriminin maddî desteğini saymalıyım. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden belge temini hususunda sayın Yusuf Sarınay büyük kolaylık sağladı. Bosna-Hersek Milli Arşivindeki çalışmalarım sırasında ise sayın Mina Kujoviç’in yardımlarını unutmuyorum. Boşnakça belgelerin tercümelerini sayın Nadira Sarajliç ile sayın Erna Ušćuplić yaptılar. Metnin düzeltmelerinde sayın Elif Dülger büyük emek harcadı. THY Saraybosna Müdürü sayın Ahmet Salih Kansu’nun Saraybosna ve Belgrad’a yaptığım seyahatleri desteklemesi ise gerçekten övgüye değer. Herkese kalpten teşekkür ederim. Ailemin desteği ve teşviki ise her türlü teşekkürün üstündedir.



Tufan Gündüz









Bu kitabı www.kitapadresi.com dan temin edebilirsiniz.



http://www.kitapadresi.com/kitapdetay.aspx?kid=231404-alahimanet-bosna;-bosnaklarin-osmanli-topraklarina-gocu


11.569 okunma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir