GELİBOLU’YU ANLAMAK

Edirne Kuşatması Günlüğü – Kuşatma Altında Yaşayan Birinin Günlük Notları / R. P. Paul CHRISTOFF (Çev. Yunus Emre Kaleli)

Yaklaşık 550 yıl Osmanlı Devleti’nin elinde kalan Edirne, Osmanlı ordusunun Balkan Savaşları’nda yenilgiye uğraması üzerine kısa bir süreliğine de olsa Bulgarların işgaline uğramıştır. Değerli araştırmacı Yunus Emre Kaleli tarafından Türkçeye kazandırılan bu kitap, Edirne’nin işgal edilmesine kadar süren beş buçuk aylık kuşatmayı ve şehrin kahramanca müdafaasını konu alıyor. Kitap, Fransız yazar Paul Christoff’un, savaşın başladığı günden şehrin teslimine kadar, günü gününe tuttuğu notlardan oluşuyor. (Tanıtım Yazısından)

Duyuru: Tarihin Akışını Değiştiren Savaş Çanakkale – 17 Ocak 2017 Muzaffer Albayrak Söyleşisi

Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alan Başkanlığı, 9 Ocak 1915’da İtilaf Devletlerinin Gelibolu Yarımadasını Tahliyesinin  yıldönümünde söyleşi ve imza günü düzenleniyor. Etkinliğin konuğu sitemizdeki yazılarından da tanıdığınız , Tarihin Akışını Değiştiren Çanakkale 1915 adlı çalışmanın da sahibi Tarihçi Muzaffer Albayrak. Program, hava muhalefeti nedeniyle ertelenerek 17 Ocak 2017 Salı günü 19.00’da ÇOMÜ Troya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Kaçırılmayacak bir etkinlik. Bilginize.
 

15 Temmuz Darbesinin Gölgesinde Bir Yıl: Çanakkale, KutülAmare, Somme dan Halil İnalcık Hocaya… 10 Yaşına Giren GeliboluyuAnlamak ta 2016 böyle geçti (Tuncay Yılmazer)

Dile kolay tam 10 yıl olmuş, GeliboluyuAnlamak sitesi düzenli makale yayınlamaya başlayalı. Bu mütevazı siteye katkıda bulunan, yorum yazan, yapıcı eleştirilerini ileten herkese çok teşekkür ediyorum. Çanakkale Savaşı başta olmak üzere Birinci Dünya Savaşı’nı tüm yönleriyle incelemeye çalışıyor, özgün makale ile birlikte daha önce bir yerde yayınlanmış, ancak önemli kıyıda köşede kalmış çalışmaları da okuyucuya ulaştırıyoruz. Gözümüz gibi korumamız gereken özellikle Çanakkale muharebe alanlarındaki gelişmeleri de , olumsuzlukları da paylaşıyoruz.Oraya gereksiz bir çivi çakılması bile yüreğimizi acıtıyor. GeliboluyuAnlamak sitesinin polemiğe girmek, yıkıcı eleştiri yapmak gibi bir niyeti yok. Birinci Dünya Savaşı’nın faturası milletimiz için ağır oldu. Ne kadar iyi yorumlanırsa tarih bilincimizin o kadar sağlıklı gelişeceğine inanıyorum. Daha yazacak, yayınlanacak çok çalışma var. Bu siteye bakarak bir kitap aldırabildiysek , makalelerle, söyleşilerimizle bir fikir, nitelikli bir tartışma zemini  oluşturabildiysek ne mutlu bize! Siz okuyucularımızn yorumları, görüş ve eleştirileri bizler için önemli. Her zaman katkılarınızı bekliyor, yolumuza da devam ediyoruz. Allah bize daha nice 10 yıllar göstersin! (T.Y)

Atlas Tarih Dergisi Aralık-Ocak Sayısında 1916 Sina Filistin Hicaz Cephesi (Tuncay Yılmazer)

Birinci Dünya Savaşı’nda 1916 yılında Osmanlı orduları açısından mücadelenin ana ekseninin Ortadoğu’ya doğru kaydığını görüyoruz.Ben de bu yılda Sina-Filistin-Hicaz cephesinin önemli olaylarını ve düşüncelerimi Atlas Tarih Dergisi’nin son sayısında yazdım. Bu vesileyle de birkaç noktaya dikkati çekmek istedim. İlk olarak Sina-Filistin cephesini Hicaz cephesinden ayrı değerlendiremeyiz. 1916’nın kırılma noktası olarak Sina yarımadasındaki Romani Muharebesi özel ilgiyi hakediyor. İkincisi Arap isyanında Batılı tarihçilerin iddialarının aksine Arabistanlı Lawrence değil taraf değiştiren Arap kökenli Osmanlı subaylarının çok daha önemli rol oynadığını savundum. Cafer Al Askeri, Nuri Es Said gibi subayların Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ın kurmay kadrosunu oluşturduğunu, düzensiz bedevi birliklerini Osmanlı ordusuna karşı başarıyla yönettiklerini belirttim. Arap aydınlarının Cemal Paşa tarafından asılmasının savaşın seyrine olumsuz etkisi olduğu açık. Bu konu üzerinde çok daha ayrıntılı çalışmalar gerekli. Son olarak Osmanlı devletinin ciddi tehdit altındayken Avrupa cephelerine asker gönderilmesinin çok büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Bu yazıyla ilgili görüş ve eleştirilerinizi her zaman beklerim. İyi okumalar. (T.Y)

Birleşik Harekat Tecrübesi Olarak Cihan Harbinde Türk-Alman Askeri İttifakı (Gültekin Yıldız)

Eğer hem Alman hem de Osmanlı ordularının başkomutanlıkları, aslında her stratejik karargâhta gözlemlenebilecek türden, buyurganlık ve sahadan yükselen eleştirilere kayıtsızlık yerine iletişim ve yönetişime daha açık bir tavır sergilemiş olsaydı belki de ters giden bazı şeyleri vaktinde değiştirmek kabil olabilirdi. Çünkü her iki tarafta da, sadece yabancı olan müttefikini değil bizzat kendi ordusunun yüksek sevk ve idaresini de iyi niyetle tenkit eden, gerçekçi bir analizle ve uzlaşmacı bir dille alternatifler öneren subay ve generaller mevcuttu.
Birinci Dünya Savaşı’ndaki Türk-Alman askerî ittifakı, başarısız neticesinden etkilenmeden ve sadece bir tarafı günah keçisi haline getirmeden derinliğine incelenebilirse, özelde Osmanlı/Türk askerî tarihi genel olarak ise modern birleşik harekât tarihi açısından faydalı olacaktır. (G.Y)

Çanakkale Kara Muharebelerinde Ağıl Dere (Şaban Murat Armutak)

9 Ağustos sabahına kadar Ağıl Derenin kolları içinde dağılıp kaybolan ve düzenden çıkan 29’uncu Hint Tugayı’ndan ancak bir bölük o sabah Besim Tepeye ulaşabilmiş, onlar da kısa süre sonra üzerlerine oturan topçu ateşi ve Türk taarruzu ile geri çekilmek zorunda kalmışlardı. 10 Ağustos’ta Conkbayırı’ndaki süngü taarruzuyla geri atılan Anzac birlikleri ile aynı hatta tutunmak için geriye çekilerek Ağıl Derenin karmaşık tepe ve vadilerinde yeni hat oluşturmuşlardı. Tahliyeye kadar Ağıl Dere ve kollarının kaynak kısımları Türklerin elinde, aşağı bölümleri İtilaf kuvvetleri işgalinde kalmıştı. (Ş.M.A.)
Bu makale ilk olarak www.canakkalemuharebeleri1915.com sitesinde yayınlanmış olup editörünün ve yazarının izniyle sitemize konulmuştur. (T.Y)

Kronik Kitap Dört Yeni Eserle Yayın Hayatına Başladı

2016 sonbaharında yayın hayatına başlayan Kronik Kitap, tarih alanında dört önemli eserle okuruna ‘Merhaba’ diyor.
Yayıncılık dünyasına yeni bir soluk getirecek olan Kronik Kitap, içerik, tasarım, baskı ve iletişimde en yüksek standartları benimseyerek, Türkiye’de yayıncılığın çıtasını yükseltmek üzere yola çıktı.
Türkiye’de tarihi geniş kitlelere sevdiren İlber Ortaylı ve dünyanın en önemli tarihçilerinden Halil İnalcık’ın eserleriyle güçlü ve yetkin bir tarih kitaplığı oluşturmaya başlayan Kronik Kitap, sosyal bilimlerden edebiyata, iş kitaplığından popüler bilime okurun ilgi ve merak gösterdiği pek çok alanda kitapseverlere bilginin kapılarını aralayacak.

Tarih Bir Din Değil İlim Sahasıdır (Seyit Ahmet Sılay)

Müzedeki mankenlerin üzerinde bulunan “ Alman Haç Madalyası” tarihî bir olgudur ve Birinci Dünya Savaşı’na katılmış birçok subayımız da bu madalyaları taşımıştır. Ne Alman ne de Türk genelkurmayının aklından herhâlde bu madalyaların Türk subaylarını Hristiyanlaştırmak maksadıyla verilmesi ya da taşınması geçmemiştir. Almanların neredeyse tamamının Hristiyan olması neticesinde, askerlerine savaşlarda gösterdikleri yararlılık sebebiyle askeriyedeki ananevi bir ödüllendirme biçimi olarak “Haç Nişanı” veriliyordu. Aynısı biz de yapıyorduk. Hilâl ve yıldız şeklinde tasarladığımız madalyalarımız birçok Alman subayının göğsünde taşınmıştı. Bunu o döneme ait fotoğraflara göz atan herkes çok iyi bilir.  Tarihî hakikat böyleyken, müzede sergilenen Atatürk ve Enver Paşa’yı temsil eden mankenlerin üzerindeki bu madalyaların sökülüp başka yerde sergilenmesi gerçekten hayret edilecek bir tasarruftur. (S.A.S.)

Çanakkale de Bir Melek Hanım (Muzaffer Albayrak)

Melek Hanım Çiftliği ismine, savaş sırasında askerlerin günlüklerinde, kıta komutanlarının emir ve talimatlarında, muharebe alanını ayrıntılı olarak gösteren Şevki Paşa haritasında rastlanmaktadır. Çiftlik bu ismi sahibi olan Melek Hanım’dan almıştır. Çiftliğin sahibesi hanımın adı gerçekten Melek mi idi yoksa savaş sırasında çiftlik binasını revire, sargıyerine dönüştüren, elinde ne var ne yok askerin hizmetine sunan bu iyi kalpli, müşfik hanıma askerlerin gönülden yakıştırdıkları “Melek” sıfatı mı olduğu bilinmemektedir.

Melek Hanım’ın savaş sırasında çiftliğini terk etmediği, çiftlikte beraber yaşadığı yakınlarıyla askerlere yardımcı olduklarını, bölgede bulunan kıta komutanlarıyla çektirdikleri fotoğraflardan anlamak mümkündür. 25 Nisan’da başlayan kara muharebeleri ile cepheden geri bölgelere sevk edilen yaralılar için Melek Hanım Çiftliği, bünyesinde mevcut sargıyeri nedeniyle, bölgedeki ilk revir olarak hizmet vermeye başlamıştır. Sonrasında ise Seddülbahir Cephesi’nde muharebe eden tümenlerin yaralı askerleri için Soğanlıdere bölgesinde Melek Hanım Çiftliği’nde bulunan sargıyeri civarı bir sıhhiye istasyonu olarak şekillenmeye başlamıştı. Seddülbahir Cephesi’nin bilhassa sol cenahında Kerevizdere mıntıkasında muharebe eden 7., 2., 12. ve 15. Tümenlerin sargıyeri ve hastaneleri Soğanlıdere civarında kurulmuştur. (M.A)