Dünya Savaşı sırasında yaklaşık 8 milyon asker karşı tarafa teslim olmuştur. Türklerin aldığı esir sayısı ise 23 bin civarındadır. Bunların büyük çoğunluğu 1916 yılında Kut El Amara kuşatmasında teslim olan Hint Askerleridir. Çanakkale, Sina ve Filistin savaşlarında 400’ün üzerinde Avustralyalı ve 25 Yeni Zelandalı esir alınmıştır.Bu kitap; düşman tarafların nesillerinin yüz yıl önce yaşananları “anabilmesi”ni ve toplumsal hafızada Savaş Esiri olgusunun yer bulmasını sağlamaya yönelik hazırlandı. Olaylara, mekânlara ve günün şartlarına örneklemeler yaparak, esirlerin ruh halleri üzerine düşünüldü, araştırıldı, kaynaklar tarandı ve gerçekte esirlerle esir alanların ortak bir geçmişi olduğu anlatılmaya çalışıldı. Konusu ve kapsamı itibariyle Türkiye’de yazılmış ilk kitaptır. (Tanıtım Yazısından)
Tremors of WWI still felt in Middle East today, Interview with Author of The Fall of the Ottomans, Prof. Eugene Rogan (William Armstrong)
Professor Eugene Rogan’s blockbuster new book on the First World War in the Middle East and the collapse of the Ottoman dynasty is the first major title in the West to foreground the experiences of Turkish and Arab soldiers. Over 400 pages, the narrative sweeps through various campaigns, the wartime diplomacy of jostling Allies voraciously encircling the crumbling Ottoman Empire, and the post-war order that emerged across the region. Rogan also deals head on with the fate of the Ottoman Armenians – one example of an issue from the conflict that continues to simmer a century later.
This interview published on 21 March 2015 issue Hurriyet Daily News , was put this site by the courtesy with William Armstrong.
Benim Çanakkale kahramanım Mahmut Sabri Bey’dir- Atlas Tarih Çanakkale Özel Sayısında Tuncay Yılmazer Röportajı
Bu röportaj, Çanakkale Savaşı’nın 100. Yılı nedeniyle hazırlanan “Atlas Tarih Dergisi Çanakkale Savaşı Özel Sayısı’nda yayınlanmış, dergi editörünün iziniyle sitemize konulmuştur. Atlas Tarih Dergisi’nin bu sayısı, gerek içerdiği konular gerek görselliğiyle konuyla ilgilenenlerin mutlaka kütüphanelerinde olması gereken son derece özenli bir çalışma. Dergi yönetimine sitemizde yayınlanmasına izin verdikleri için çok teşekkür ederim. ( T.Y)

Çanakkale Savaşlarında Hastaneler De Bombalandı (Mustafa Onur Yurdal)
Çanakkale savaşlarında Türk hastanelerinin 1864 Cenevre Sözleşmesine daha sonra yenilenen 1906 Cenevre Sözleşmesi’nin insani prensiplerle ilgili bölümlerinde belirtilen, Kızılhaç ve Kızılay Bayraklarının çekilmesiyle ilgili bölümlerinde belirtilen hükümlerine beyaz zemin üzerine kırmızı hilalden oluşan bayrak çekildi. Bu anlaşmalara göre bu tür sağlık kuruluşlara asla saldırı olmayacak personel ve araçları alıkoymayacaktı.Fakat savaş içinde müttefiklerin bu kurallara uyulmadığı görülmüştür. Savaş sonuna kadar çeşitli hastaneler sargı mahalleri sahra hastaneleri hastane gemileri bombalandığı sıkça rastlanmaktadır. Muharebe gemileri, hastaneleri veya yaralıları taşıyan askerlerle araçları bombalamakta tereddüt etmiyorlardı. Nitekim bu gemiler, 1 Mayıs 1915’te Eceabat’ta 2.500 yaralıyı barındırmakta olan hastaneyi topa tutarak yıkmış ve içlerindeki 2 İngiliz tutsak ağır yaralı er de, dâhil olmak üzere, pek çoğunun ölümüne neden olmuşlardı. (M.O.Y.)
Major Halis Ataksor, A Turkish Officer on Arıburnu Front -Gallipoli (S.Serdar Halis Ataksor)
We present Major Halis’ military life , A Turkish Officer who played an important role to defend Ariburnu area against Anzacs on 25 April 1915.
Located in Maydos-Zeytinlik, Halis Bey arrived at the 27th Regiment Headquarters at approximately 02:00 on the morning of April 25th. Upon receiving reports of 04:30 landings in Anzac Cove, Halis Bey through Sefik Bey, is ordered at 05:55 to make headway towards the enemy on an intercept course. With his 3rd Battalion, Halis Bey maneuvers to Gabatepe at about 06:00. Initially passing through the hills of Kakma Dag, he arrives in the plains of Ece Ovasi. Halis Bey’s soldiers were under surveillance through enemy air-reconnaissance, but were well-protected. The 3rd Battalion eventually reached Kavak Dere where they assembled with Captain Ibrahim’s 1st Battallion, who arrived at such coordinate from an alternative path. Both Battalions then proceed onward and arrive in Kemalyeri at approximately 07:40, specifically, at topographic altitude of 165 meters. Halis Bey briefly addressed his soldiers here and encouraged them and provided much needed moral. ( S.H.A )
Serdar Halis Ataksor is the grandson to Halis Ataksor. He lives in İstanbul. Recently, A documentary mentioned on his grandfather and Captain Leer, an Anzac officer who confronted Major Halis on Mortar ridge on 25 April 1915, was aired on Australia SBS Radio.
İtilaf Devletleri Askerlerinin Gözüyle Çanakkale
Çanakkale Savaşları öncesi Türklere karşı olumsuz propaganda yapılıyordu. Avustralya, Yeni Zelanda ve Batı gazetelerinde propaganda işleniyor; “Türkler Hıristiyanları toptan öldürüyor, Kadınlara tecavüz ediliyor, Türk askerleri savaş esirlerine çok kötü işkenceler uyguluyor” şeklinde haberlere yaparak dünya kamuoyunu yanıltıyordu. Müslüman Türk askerlerini “Abdul” olarak anıyorlardı. Bu lakapla Türk askerinin “acımasız, vahşi, zavallı, barbar Türk” olarak tanımlıyorlardı.Günler süren muharebelerde Türk askerleri sayıca ve cephane mühimmat eksikliğine rağmen iyi direniş gösteriyordu. Düşman askerleri olan gücüyle saldırıyordu. Savaş gücü dengesi düşman askerlerin lehine idi. Düşman askerlerine nefret tohumları aşılanıyor;“Sakın teslim olmayın, esirleri Türk askerleri yakıyor” diye kışkırtarak mücadele ettiriyorlardı. Hatta yaralandıkları bilinen erlerin sonradan, kendi süngüleri kendilerine saplanmış olarak bulundukları hikâyesi ağızdan ağıza dolaşıyordu. Düşmanın elinde düşmektense intiharı seçmeleri konusunda askerlere telkinler veriliyordu. Bir süre sonra, Anzaklar başta olmak üzere Çanakkale’de Mehmetçik ile çarpışıp, onu doğrudan tanıma fırsatı bulan tüm düşman askerleri, gerçeklerin tamamen farklı olduğunu anladılar.(A.Y.)
İBB Konferans – Cepheden Mektuplar (Doç.Dr.Ömer Çakır)
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü, Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yılına özel olarak konferansları kapsamında düzenlediği mayıs ayındaki konferans “Cepheden Mektuplar” konuludur. Konuşmacı Doç. Dr. Ömer Çakır. Konferans, 21 Mayıs Perşembe günü 18.00’de Atatürk Kitaplığı’nda gerçekleştirilecektir.
Muaveneti Milliye Muhribi Torpito Zabiti Ali Haydar Öztalay (Çimen Yüksel)
İngiliz ve Fransızlar’a ait düşman donanması Türk siperlerine bombalar yağdırmakta, özellikle Morto Koyu’ndaki iki İngiliz savaş gemisi Goliath ve Cornwallis taarruza kalkan Türk birliklerini top ateşine tutarak bölgeyi cehenneme çevirmekteydi. Muavenet-i Milliye torpidobotu aldığı gizli emir ile 12-13 Mayıs gecesi Eskihisarlık Burnu’na demirleyen İngiliz Goliath zırhlısına üç torpido attı. Atılan torpidolar hedefini bulmuş büyük bir infilak sonrasında 13.160 ton ağırlığında, 120 metre uzunluğundaki Goliath, 570 denizci ile Morto Koyu’nda 70 metre derinliğe gömülmüştü. O gece kutlu görevi ifa eden kahramanlarımızdan biri Muavenet-i Milliye torpidobotu, torpito zabiti Ali Haydar Öztalay’dır. Kahramanımızın hayatını ve hatıralarını torunu Çimen Yüksel bizlerle buluşturdu. Kendisine teşekkür ediyor, kahramanlarımızı rahmetle anıyoruz.
Osmanlılar ve Ermeniler / Bir İsyan ve Karşı Harekâtın Tarihi (Edward J. Erickson)
Elinizdeki kitap, Osmanlı ordusunun ve hizmet ettiği imparatorluğun son günlerinde yürüttüğü, belli başlı bazı isyanlara karşı koyma faaliyetlerinin askerî bir tarihidir. Özellikle, Osmanlı İmparatorluğu’nda 1878’den 1915’e kadar görülen isyan ve isyana karşı koyma faaliyetlerinin askerî tarihine değinilmektedir. Yazar bu kitapta, “isyana karşı koyma” gibi 20. yüzyıl başlarında yaygın bir kullanımı bulunmayan, modern zamanlara has bir kavramın istimalindeki tarih-dışılığın farkındadır.Ayrıca yazar bu çalışmanın, yayıncının kelime sayısı sınırına riayet edebilmek maksadıyla aralarında Kürt, Arap, Yunan-Makedon ve Senusi isyanları gibi örneklerin bulunduğu bir dizi önemli Osmanlı kontrgerilla harekâtını hariçte bıraktığını da belirtmek ister. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Osmanlıların isyana karşı koyma faaliyetlerinin en aktif uygulayıcıları arasında olduğu tartışmalı bir mevzudur. Bununla beraber, isyana karşı koyma faaliyetleri üzerine üzerine 21. yüzyıl başı itibarıyla var olan geniş literatürde, Osmanlıların isyanlara nasıl tepki gösterdiğine ve kontrgerilla harekâtı nasıl ele aldığına dair çok az bilimsel analiz vardır. Elinizdeki kitap, Osmanlı Hükümeti’nin İmparatorluk sathında, 35 yıllık bir süreçte evrilen ve bir yandan da isyandan etkilenen vilayetlerin stratejik önemine bağlı olarak kapsam ve icrasında farklılıklar gösteren bir dizi isyana karşı koyma uygulamaları geliştirdiği savını ortaya koyar. Zamanın Osmanlı İmparatorluğu’ndaki en büyük ayaklanmaların kökenleri ve tarihi hakkında ayrıca Osmanlıların, İmparatorluğun merkez ve çevre bölgelerindeki isyanlarla nasıl baş ettiğine dair okurları bilgilendirmek için kitapta olayların kronolojik sırasına dikkat edildi. (Giriş Yazısından)
Neuve Chapelle’den Gelibolu’ya: Bir Askeri Planın Gelibolu’da Uygulamaya Konulması ( Mustafa Onur Yurdal )
Neuve Chapelle de Müttefikler 342 namluya sahip iken, 2. Kirte Muharebesinde Müttefikler 505 topa sahipti. Her ne kadar 2. Kirte’de ki bombardımanı detaylarıyla anlatmasak da, Arthur Ruhl’un Neuve Chapelle bombardımanında yaşadıklarını ve 8 Mayıs’ta Kirte’de o büyük bombardımana şahit olan görgü tanıklarının ve Avustralya savaş Muhabiri Charles Bean’in yukarıda söyledikleri bize iki savaşın şiddeti ve benzerlikleri hakkında özet bilgiler veriyor. Bundan ziyade iki muharebeyi incelediğimizde, her ne kadar Neuve Chapelle’deki harekat insiyatif sonucu kendiliğinden olmuş olsa da, her iki muhaberenin harp tarihi açısından temel ortak yönleri “kötü haberleşme, organizasyon eksikliği, ihmal edilebilir kazanç için ağır kayıpların göze alınması ve taktik hataları” idi diyebiliriz. Kısacası savaş gerçekliklerden ve duygusallıktan aynı derecede uzaktı. (M.O.Y)