GELİBOLU’YU ANLAMAK

Kaptan-ı Derya Halil Paşa ve Damat Öküz Mehmet Paşa Çeşmeleri Üzerine Bazı Tespit ve Değerlendirmeler (İsmail Sabah)

 

Findings And Evaluations on the Fountains Of Kaptan-ı Derya Halil Pasha and Damat Okuz Mehmet Pasha

Abstract

The present study, being a descriptive study, points out some findings  and evaluations on the Fountains of Kaptan-ı Derya Halil Pasha and Damat Öküz Mehmet Pasha located within the boundaries of the village Kilitbahir on the historical Gallipoli Peninsula. Obtaining the relevant data through literature review, the study employed the archives of relevant institutions within the cooperation protocol between the Directorate of Gallipoli Historic Site and General Directorate of Land

Registry and Cadastre. The documents obtained in Ottoman Turkish were translated into modern Turkish. It was revealed that the Fountain of Kaptan-ı Derya Halil Pasha was installed in 1637-38 and named as the Garden of Piyale Pasha in the period when its surroundings, namely the sub-district of Havuzlar, was built. It was further found out that the fountain in front of the ancient local government building and registered under the name of “the Fountain of Damat Ibrahim Pasha” was commissioned by Damat Öküz Mehmet Pasha and completed in 1614-5.

Keywords: Fountain of Kaptan-ı Derya Halil Pasha, Fountain of Damat Öküz Mehmet Pasha, Garden of Piyale Pasha, village Kilitbahir

 

 

GİRİŞ

Gelibolu Yarımadası antikçağ savaşlarından yakınçağ savaşlarına, antik yerleşimlerden modern yerleşimlere kadar birçok olay ve kültüre ev sahipliği yapmış nadir alanlardan biridir. Uzun ve farklı geçmişi sayesinde birçok iz ve kalıntıyı barındıran önemli bir coğrafya olma özelliği de taşımaktadır. Bu nedenle günümüzde yasaların teminatıyla koruma altında olan bir alandır.

Coğrafyanın barındırdığı tarihi eserlere örnek olarak; Antik Sestos Harabeleri, Saka Baba Dergahı, Bigalı köyü Atatürk Evi, Osmanlı dönemi  mezar  taşları  ve  çeşmeler,  I.  Dünya  Savaşı‟ndan  kalma  birçok siper ve savaş malzemesi gibi çok farklı dönem ve türlere ait kalıntıları vermek yerinde olacaktır. Bunlardan bazıları çok deforme olmuş durumda ise de bazıları zamana direnmeyi başarabilmiştir.

Bu çalışma ile her yıl milyonlarca insanın Çanakkale Şehitliklerini ziyaret amaçlı geldiği tarihi yarımadada, ziyaret noktaları yolu üzerinde kalan bu iki tarihi çeşme hakkındaki anlatıların sağlam bir temele oturtulması amaçlanmıştır. Bu sebeple birbirinden farklı döneme ait olan çeşmeler tek bir çalışma altında toplanmıştır. Öte yandan Osmanlı Donanması için dolayısıyla Türk Denizcilik tarihi açısından önemli bir nokta olduğu anlaşılan Piyale Paşa Bahçesi mevkiinin (günümüzde Havuzlar Mevkii) yüzyıllar içerisinde unutulmuş isminin yeniden literatüre kazandırılması amaçlanmıştır. Ayrıca söz konusu Piyale Paşa Bahçesi mevkiinde bulunan ve Kaptan-ı Derya Halil Paşa çeşmesi denilen tarihi çeşmenin inşa edildiği tarih konusundaki tartışmalara bir açıklık getirilmek istenmiştir. Yine çalışmanın diğer konusu olan ve Damat İbrahim Paşa Çeşmesi olarak isimlendirilmiş olan çeşmenin yanlış bir isimle anıldığı tespit edildiğinden doğrusunun literatüre kazandırılması amaçlanmıştır.

 

Özetle yarımadanın Osmanlı hâkimiyeti döneminden kalma tarihi çeşmelerinden olan “Kaptan-ı Derya Halil Paşa Çeşmesi” ve “Damat İbrahim Paşa Çeşmesi” olarak tescillenmiş ancak bu çalışma ile Damat Öküz Mehmet Paşa‟ya ait olduğu tespit edilen ve “Damat Öküz Mehmet Paşa Çeşmesi” ismi verilen çeşmeler üzerine bazı tespit ve değerlendirmeler yapılmıştır. Bunun için döneme ait ana kaynaklar taranmış ve elde edilen bulgular yorumlanarak sunulmuştur.

Halil Paşa

Halil  Paşa,  1570  civarında  Maraş  Eyaleti‟ne  bağlı  Zeytun  Kasabası yakınında bulunan ve Fernos diye anılan karyede (köyde) dünyaya gelmiştir. III. Murad döneminde (1574-1595) Rumeli Beylerbeyi olan ve Beylerbeyi Vakası olarak bilinen olayda yeniçeriler tarafından katledilen ağabeyi Mehmed Paşa‟nın sayesinde saraya alınıp Enderun Mektebi‟nde eğitim gördükten sonra; önce doğancılar kethüdalığı ardından doğancıbaşılık görevlerine getirilmiştir (Aydın, 2012: 2). 1607 yılında ise Yeniçeri Ağası olarak Celâlilere karşı sefere çıkan Kuyucu Murad Paşa‟nın   yanında   yer   almıştır.   Celâli   seferinde   gösterdiği   yararlık sayesinde  ve  Kuyucu  Murad  Paşa‟nın  tavassutuyla  1609  yılında  Hâfız Ahmed   Paşa‟nın   yerine   “Kaptan-ı   deryalık”   görevine   getirilmiştir (Acıpınar, 2013: 6). Halil Paşa deniz tecrübesi olmamasına rağmen bu görevde başarı sağlamıştır. İlk olarak Murad Paşa‟nın idaresinde asilere karşı   hazırlanan   orduyu   deniz   yoluyla   naklettiği   gibi   Akdeniz‟de korsanlara karşı düzenli seferler yapmıştır. Asıl ününü 1609‟da Kıbrıs sularında seksen topu bulunan ve Osmanlıların “kara cehennem”, Avrupalıların “kızıl kalyon” dedikleri Chevalier de Fraissinet  idaresindeki büyük Malta kalyonunu zapt edip esirler ve diğer dört beş kalyonla  birlikte  İstanbul‟a  getirmesi  sonucunda  kazanmıştır   (Groot, 1997: 324).

1611‟de kaptan-ı deryalıktan azledilen Halil Paşa, 1613 tarihinde ikici kez kaptan-ı derya olmuş, dört yıllık görevinin ardından 1616 yılı sonlarında veziriazam olarak İran seferine serdar tayin edilmiştir. 23 Aralık 1619‟da Sultan II. Osman‟ın emriyle üçüncü defa kaptan-ı deryalık makamına getirilmiş, Sultan I. Mustafa devrinde de aynı görevde kalmış ancak 1623 yılında sadrazam olan Mere Hüseyin Paşanın müdahalesiyle görevinden uzaklaştırılarak Malkara‟ya sürülmüştür (Acıpınar, 2013: 6-7). Böylelikle Halil Paşa‟nın kaptan-ı deryalık görevi son kez son bulmuştur. IV. Murad döneminde ikinci defa sadarete getirilmiş olan Halil Paşa, yeni bir şark seferine çıkmış ancak bu seferdeki başarısızlık ve Abaza Paşa ile müzakerelerin sonuçsuz kalması yine  azline  yol  açmıştır.  Mayıs  1628‟de  İstanbul‟a  döndüğünde  hala vezaret rütbesini koruyan Halil Paşa, 5 Ağustos 1629‟da vefat etmiştir. Türbesi Üsküdar‟da Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhı‟nda şeyhinin türbesi yakınındadır  (Groot,  1997:  325).  Halil  Paşa‟nın  karakteri  hakkında  ise kaynaklar kendisinden ılımlı ve yumuşak huylu diye bahsetmektedir (Sicill-i Osmanî, 1996: 582).

Yeniçeri ağası, kaptan-ı derya ve sadrazamlık gibi önemli hizmetlerde bulunan Halil Paşa, elde ettiği gelirleri kurduğu vakıfları vasıtasıyla hayır işlerine sarf etmiştir (Aydın, 2012: 5). Cami, mektep, sebil, çeşme, köprü, musalla, su kuyusu gibi birçok eserin meydana gelmesine vesile olmuştur.

Halil Paşa‟nın vakfiyesi 20 Kasım 1626 tarihinde tescil edilmiştir. 23 Şubat 1629 tarihinde ise zeylnâme düzenlenerek, vakfa yeni gelirler tahsis edilmiş ve ilave hizmetleri yerine getirilmesi istenmiştir (Aydın, 2012: 7).

Kaptan-ı Derya Halil Paşa Çeşmesi

Çalışmamıza konu olan Kilitbahir köyü sınırlarındaki Alçıtepe Köyü‟ne giden yol üzerinde ve Havuzlar denilen mevkide bulunan ve “Kaptan-ı Derya Halil Paşa Çeşmesi” diye isimlendirilen çeşme ilk kez 20 Kasım 1626 tarihinde tescillenen vakfiyede geçmektedir. Söz konusu vakfiyede;

“bundan sonra gazavât-ı şerîfelerinde uğradıkları memâlikden Kilidü’l-bahr-ı Rumeli tarafında vâki Boğaz hisârında Sarı Kule dibinde hisârda vâki Fatih Sultan Mehemmed Hân merhûm câmii imâmı içün bir menzil ve câmi-i şerîf pürnûr olmak içün leyâli-i şehr-i Ramazân-ı mübarekde on aded kandîl ve yine hisâr-ı mezbûrda Piyale Paşa Bahçesi dimekle ma’rûf mevzi’de iki çeşme ve iki havz- ı dâ’imü’l-bekâ” (Aydın, 2015: 125),

inşa edilmesinin istendiği görülmektedir. Söz konusu iki çeşmeden biri ve havuz bugün hala ayaktadır. Vakfiyeye göre inşa edilmesi planlanan ikinci çeşme hakkında ise herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Havuzlar mevkiinde diğer bir tarihi çeşme daha bulunmasına rağmen üzerinde herhangi bir yazı bulunmadığından çeşme hakkındaki bilgilerimiz sınırlı kalmaktadır. Uzman görüşü alınan sanat tarihçisi Dr. Yusuf Kartal yapmış olduğu değerlendirmede bu çeşmenin “Lale Devri” mimarisini yansıttığını ifade etmektedir. Bu durumda bu çeşmenin Halil Paşa‟nın  burada  yapılmasını  istediğini  ikinci  çeşme  olmasına  imkân kalmamaktadır.

 

Ayrıca  vakfiyeye  göre  Halil  Paşa‟nın  Kilitbahir‟de  Piyale  Paşa  Bahçesi denilen mevkide deniz kenarında Kuloğlu tarlası, Dere kemer havuz bahçesi ve yol ile çevrili bir bahçesi vardır. Ve yine aynı yerde havuz bahçesi diye isimlendirilen bir bahçesi daha vardır ve vakfiyeye göre bu bahçe içerisinde de bir çeşme ve havuz bulunduğu görülmektedir (Aydın, 2012: 116-117).2 Ancak bahçe içerisindeki havuz ve çeşmenin çalışmaya konu olan ve “Kaptan-ı Derya Halil Paşa Çeşmesi” diye isimlendirilen çeşme ile karıştırılmaması gerekmektedir. Çünkü 1626 tarihli vakfiyede çalışmaya konu olan çeşme daha inşa   edilmemiştir.   1626   tarihli   vakfiyede   Paşa‟nın,   var   olan   çeşme   ve havuzundan ayrı olarak iki çeşme ve iki havuz inşa edilmesini istediği açıktır. Bu durumda günümüzde Havuzlar dediğimiz mevki de;

1      1626 tarihli vakfiyede Havuz Bahçesi diye isimlendirilen bahçe içerisinde hâlihazırda var olan bir çeşme

2      Yine 1626 tarihli vakfiyeye göre inşa edilmesi istenilen iki çeşme

olmak  üzere  Halil  Paşa‟ya  ait  üç  çeşme  bulunması  gerekmektedir.  Ancak günümüze bunlardan sadece bu çalışmaya konu olan bir çeşme ulaşmıştır.

Öte yandan Piyale Paşa Bahçesi mevkii için vakfiyede geçen betimlemelerin,       biraz       sonra       değineceğimiz       Evliya       Çelebi‟nin seyahatnamesindeki betimlemeler ile örtüştüğü görülecektir. Her iki kaynağın anlatımından şu an Havuzlar dediğimiz bu mevkiinin bir zamanlar çok sayıda bahçe, çeşme ve havuz barındıran bir yer olduğu sonucuna varılmaktadır. Günümüzde de bu bölgede bahçeli evlerin bulunduğu bilinmektedir. Bu konuya ileride değinilecektir.

Öncelikle söz konusu çeşmenin yapım tarihindeki tartışmalara yer verecek olursak,  Ali  Osman  Uysal  “Kilitbahir  (Kilidü‟l-bahr)‟de  Tarihî  Doku  ve  İki Hamam” isimli makalesinde bu çeşmeden bahsederken “Kitabeleri ile kesin tarihlenebilen çeşmeler arasında en erken tarihli örnek Havuzlar Mevkiindeki Halil Paşa çeşmesidir. Kitabesinde ebced ile verilen H. 1037 / M. 1627-28 tarihi bulunur” (Uysal, 2008: 58) diyerek kitabenin dolayısıyla çeşmenin tarihini 1627-28 senesi olarak vermektedir.

  

2  Ve biri dahi Kilidü‟l-Bahr-ı Rumili tarafında vâki„ Boğaz hisârında vâki„ fevkânî ve tahtânî on bâb oda ve yanında bir koltuk mahzenidir ki vâkıf-ı refî„ü‟ş-şâna intimâ ile müstağnî ani‟l-beyândır. Biri dahi mahall-i mezbûrede Piyale Paşa nâm mevzi„de bağçedür ki sâhil-i bahr ve Kuloğlı tarlası ve Dere Kemer havz bağçesi ve tarîk-i âmm ile mahdûddur. Ve biri dahi mahall-i mezbûrede havz bağçesidürki vâkıf-ı kerîmü‟ş-şânın vakf havz ve çeşmesini müştemil olup mahallinde ma„lûm olmağıla ta„rîfden müstağnidir.

 

Kitabe metninin3 günümüz alfabesine çevirisi şöyledir.

Bahr-i lutfundan Halil Pâşâ-yı deryâ-dil bu gün Eyledi bu çeşme-i zîbâyı kim kevser-misâl

Gûş idüb ervâh-ı kudsî didiler târîhini Nûş kıl Âl-i Ali’nin rûhuna âb-ı zülâl Ketebehu Nûrî en-Nakş-bendî

 

Görüleceği üzere fâ’ilâtün/fâ’ilâtün/fâ’ilâtün/fâ’ilün vezniyle yazılmış kitabe üzerinde herhangi bir tarih bulunmamaktadır. Ancak kitabe metninin son cümlesi olan “Nûş kıl Âl-i Ali’nin rûhuna âb-ı zülâl” cümlesinin ebced değeri hesaplanacak olunursa Hicrî 1047 / Miladi 1637- 38 tarihi bulunmaktadır. Uysal‟ın çalışmasında belirttiği Hicri 1307 tarihi ile hesaplamamızın arasındaki 10 senelik farkın kitabedeki tahribattan kaynaklandığı düşünülmektedir. Şöyle ki, kitabe metni incelendiğinde “kıl” kelimesinin altındaki “ye” harfinin noktalarının tahrip edilmiş durumda olduğu görülmektedir. “ye” harfinin bu tahribattan dolayı görülemeyerek ebced değeri olan “10” sayısı kadar sehven yanlış hesaplandığı değerlendirilmektedir.

Nitekim    Ayşe    Çaylak‟da    “Çanakkale    Çeşmeleri”    isimli    tez çalışmasında ebced değerini Hicri 1047 olarak hesaplamıştır (Çaylak, 1997: 35-36). Özetle kitabe üzerinde rakamla verilen bir tarih bulunmamasından dolayı son cümlede ebced ile verilen tarihi kabul etmekten başka olasılık kalmamaktadır. Bu sebeple çeşmenin yapım tarihi olarak Hicri 1047, Miladi 1637 senesini kabul etmek yerinde olacaktır.

Öte yandan  Ağustos 1629‟da vefat  eden  Halil Paşa‟nın bu çeşmenin tamamlandığını görmüş olmasına imkân bulunmamaktadır. Bu durumda Piyale Paşa Bahçesi denilen bölgedeki çeşmenin vakfın mütevelli heyeti tarafından Paşa‟nın ölümünden sonra yaptırıldığı değerlendirilmektedir.

Bunun yanı sıra çeşme üzerinde ikinci bir kitabe daha göze çarpmaktadır. Onarım/yenileme kitabesi olduğu ve Fatma Kadın isminde biri tarafından yenileme çalışması sonrasında konduğu anlaşılan bu kitabe metninin okunabilen kısmı aşağıdaki gibidir:

 

Bi-hamdillah tecdîd-i hayr-ı âlî kim Sâhibetü‟l-hayrât Fatma kadın kim

3 Kitabe resmi için bkz. Resim No: 1

 

Ehl-i diller gibi olmuşdu bu âb-ı nâ.(kırık) Mazhar-ı lütf-i kerem bir zât-ı alâ li ..(kırık) Yediler çıkub ravziyâ didiler târîhi..(kırık)

 

Metnin gidişatından kitabenin yarısının kırık olduğu sonucuna varılmıştır. Şöyle ki “yediler çıkub ravzıyâ didiler târîhi..” cümlesinden sonra ebced yöntemiyle tarihin hesaplanacağı cümlenin gelmesi gerekmektedir. Bu sebeple kitabenin yarısının kırık olduğu değerlendirilmektedir. Yenileme çalışmasının tarihini verecek cümle, kitabenin kırık olmasından dolayı görülemediğinden Fatma Kadın tarafından ne zaman tecdîd edildiği bilinememektedir.

Burada dikkatleri çeken diğer bir husus ise, bu yenileme kitabesi bu çeşmeye mi aittir yoksa başka bir yerden mi getirilmiştir? Şöyle ki, bu tecdîd kitabesinin şu anki konumunun gerçek konumu olmadığı göze çarpmaktadır. Eğer kitabe kırık olmamış olsaydı şu anki konumunda çeşmenin yapım kitabesinin üstüne denk gelmesi gerekirdi. Bu durumda kırık olan bu kitabenin şimdiki konumunun, ilk konumu olmadığı açıktır. Dolayısıyla sonradan şimdiki mevcut konumuna yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda kitabenin bu çeşmeye ait olmama durumunu da göz ardı etmemek gerekir. Bir yerden bulunup kaybolmaması için bu çeşme üzerine yerleştirilmiş olma ihtimalini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Tarihî yarımada üzerinde bu tür ihtimallerin gerçekleşmiş örnekleri bulunmaktadır. Şöyle ki, yine yarımadada bulunan Behramlı Köyü girişindeki çeşme üzerinde, Çanakkale Zaferinden dolayı bir topçu bataryası namına yapılan anıtın kitabesi bulunmaktadır. Zafer anıtına ait olan kitabenin gerçek yeri olan Alçıtepe Köyü‟nden Behramlı Köyü‟ne nasıl geldiği bilinmiyor olsa da kaybolmaması için buraya getirilerek çeşme üzerine konduğu düşünülmektedir.4 Bu sebeple “Kaptan-ı Derya Halil Paşa Çeşmesi” üzerindeki onarım kitabesi içinde aynı durumun gerçekleşmiş olması muhtemeldir. Özetle onarım kitabesi bu çeşmeye ait olsa bile mevcut konumunun ilk konumu olmadığı açıktır.

Kaptan-ı Derya Halil Paşa Çeşmesi‟nin diğer göze çarpan özelliği ise önünde havuzunun bulunmasıdır. Günümüzde çeşme ile arasından yol

 

 4    Ayrıntılı  bilgi   için  bkz.   İsmail  SABAH,   “Alıtepe‟de  Yıkılan   Topçu  Anıtı   Üzerine”   < http://www.geliboluyuanlamak.com/453_Alcitepe-de-Yikilan-Topcu-Aniti-Uzerine-(Ismail- Sabah).html > (18.01.2018)

 

geçen havuzun üzerinde çeşitli tarihlerde Osmanlı Türkçesi ile yazılmış yazılar bulunmaktadır. Bu yazılardan bazıları şöyledir:

Âhû

Firâk-ı yâr ile cennete ârâm idemez âdem Ne kabil râhat ecel dûzah olur âlem

 

Kayseri Germirli

Hâcı Osman oğlu Mehmed Sene 1330 [1914]

Bu çeşme, Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı‟nın 13.11.1980 tarihli ve 12331 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillenmiştir.

Çeşmenin mimari tanımlamasını ise Ayşe Çaylak yüksek lisans tezinde şu şekilde yapmaktadır;

3.95 m yüksekliğinde, 4.08 m eninde ve 1.60 m derinliğinde yatay dikdörtgen prizmal bir form gösteren çeşme, bağımsız olarak inşa edildiği halde arkası bugün toprak ile dolmuştur. Cephenin ortasındaki sivri kenarlı çeşme nişi 0.54 m’lik bir girinti oluşturmaktadır. Niş yüzeyi sıva tabakası ile kaplı olduğundan (günümüzde bu sıva tabakası temizlenmiş haldedir) çeşme lülesine ait bir iz görülememektedir. Nişin içerisinde yer alan iki kitabe panosundan biri 0.60×0.60 m, diğeri 0.35×0.35 m ölçülerindedir. Çeşme kemerini taşıyan ayaklar 0.29 m eninde ve 1.88 m uzunluğundadır. Çeşme nişinin önündeki yalak 1.70 m uzunluğunda 0.71 m genişliğinde ve 0.62 m yüksekliğindedir. Cephe, üzerinde sonradan yapılmış olan

0.10  m kalınlığındaki bir saçak silmesi ile sona ermektedir

(Çaylak, 1997: 36).

Tarih konusunun netlik kazanmasından sonra değinilmesi gereken bir diğer konu ise vakfiyede de geçen “Piyale Paşa Bahçesi”nin neresi olduğudur? Bahsedilen yer şimdi “Havuzlar” denilen yer midir? Gerçi Kaptan-ı  Derya  Halil  Paşa  Çeşmesi‟nin  Havuzlar  mevkiinde  bulunması bile “Piyale Paşa Bahçesi” denilen yer ile günümüzde “Havuzlar” denilen yerin aynı yer olduğuna dair somut bir delil olsa da ilave kanıtlar sunmak çalışmanın güvenirliğini arttıracaktır. Kâtip Çelebi, Tufhetü‟l-Kibâr fî-

 

Esfâri‟l-Bihâr   adlı   eserinde   donanmanın   seferinden   bahsederken   şu bilgileri verir;

Fasl-ı sâlis

Kanûn üzere donanma deryaya nice sefer ider ânın

beyanındadır.

Evvela Beşiktaş’dan Yedikulle’ye varınca asker yerleşmek içün anda bir iki gün ârâm olunur. Anda geçilir Ereğli ve Marmara’da eğlenmek ve Gelibolu ve Boğazhisar taşrasında Piyale Paşa Bahçesi selvilikleri birer yatak liman5 ve kırkar, altmışar mil menzildir; lâ-büdd yatılub liman basılmaz6. Ol selvilikde bir gün oturup sulanurlar. Sandalları karşı Boğazhisar’a7 gönderüb gemi yağlamak içün otuzar tomruk çıra alurlar; zira gayrı yerde bulunmaz. Ve liman-ı mezbura varıldıkta iki pare yarar kalite karavela gider ve donanmadan iki üç mil alarga yatar…(Kâtip Çelebi, 1669: 112b-133a).

Pasaj incelendiğinde Piyale Paşa Bahçesi olarak tarif edilen yerin Anadolu yakasında bulunan Çimenlik Kalesi‟nin karşısında yani Rumeli yakasında olduğu ve gemiler tarafından su ihtiyacının karşılandığı bir nokta olduğu belirtilmektedir. Söz konusu Rumeli yakasında gemilerin su ihtiyacını karşılayabilecek günümüzde “Havuzlar” dediğimiz yerden başka bir mevkii bulunmadığı göz önüne alınırsa bahsedilen yerden Havuzlar bölgesinin kastedildiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca   Evliya   Çelebi   de   Piyale   Paşa   Bahçesi‟nden   bahsedenler arasındadır. Evliya Çelebi meşhur seyahatnamesinde;

“cümle yârân ile Piyale Paşa Bâğçesinde zevk u safâya dalmış iken Padişah-ı bâ-vakar dağlara sayd u şikâra  gitmek üzere yanımızdan geçti. Bu bâğçe bir acîb ü garîb tarz-ı ibret-nümâda tarh edilmiş bir bâğ-ı İremdir ki her semtinin birer gûne pesendîde maksûreleri, havz, şâdurvân-ı sebîl ve fevvâreleri ne de dil ile ta’rîf ve ne de kalem ile tavsîf olunamaz, hakka ki Konya’nın bâğ-ı İreminden nişân verir yerdir… o esnâda hünkâr bâştarde ile Gelibolu’ya

5 Yatak liman: Fırtınalı havalarda gemilerin barınmasına yarayan liman; fırtınaya karşı gemilerin sığınabileceği liman (Gökyay, 2007: 177).

6 Liman basılmaz Bir liman çiğneyip geçilmez; deniz seferlerinde gemilerin barınabileceği bir liman çiğneyip geçilmez, orada kalınır (Gökyay, 2007: 177).

7 Çanakkale şehir merkezinde yani boğazın Anadolu yakasında bulunan Çimenlik Kalesi kastedilmektedir.

 

gidip hakir dahi Gazzazoğlu Ahmed ağa ile karadan gidüb cânib-i şimâlde (Maydos) kasabasına geldik…” (Çelebi, 1315: 314-315),

diyerek söz konusu Piyale Paşa Bahçesi hakkında ayrıntılı bilgi vermektedir. Anlatıma dikkat edilecek olursa kuzeyinde Maydos (günümüz Eceabat) kasabası olan ve karadan gidilebilen bir yer tarif edilmektedir ki bu anlatım ile de günümüz Havuzlar bölgesi uyuşmaktadır.

Ayrıca yine başka bir çalışmada “donanma Akdeniz’e çıktıktan sonra muharebe düzeni alınırdı. Kalyonlar önden gider, onların arkasından mavnalar ve daha geriden de çektiri denilen kürekli gemiler gelirdi. Çanakkale Boğazı dışında Piyale Paşa Bahçesi servilikleri denilen mahalde bir gün kalınıp su alınır…” (İpişek ve Aydemir: 2006: 55-56) denerek günümüzde Havuzlar mevkii denilen bölgeye işaret edilmektedir.

Günümüzde Havuzlar denilen mahal ile vakfiyede geçen Piyale Paşa Bahçesi mevkinin aynı yer olduğu tezinin başka çalışmalarda da kabul edildiği görülmektedir. Mehmet Nermi Haskan “Yüzyıllar Boyunca Üsküdar” isimli çalışmasında Piyale Paşa‟dan bahsederken “Piyale Paşa’nın bir diğer bahçesi de Çanakkale’de, Kilitbahir’in güneybatısındaki Havuzlar mevkiinde idi. Burada hala bir büyük kitabeli çeşme ve bir kır kahvesi vardır. Havuzlar Şehitliği de buradadır. Havuzlar ismini Paşa’nın bahçesindeki havuzlardan almış olmalıdır (Haskan, 2001: 1378)” diyerek Piyale Paşa Bahçesi denilen mahal ile günümüzde Havuzlar denilen mevkiin aynı yer olduklarına işaret etmiştir.

Dâmâd Öküz Mehmet Paşa ve Damat Öküz Mehmet Paşa Çeşmesi

Çalışmamızın   diğer   konusu   ise   yine   Kilitbahir   Köyü‟nde   eski muhtarlık binası önünde bulunan ve ilk olarak “Çeşme-Çarşı Caddesinde” kaydıyla, Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı‟nın 13.11.1980 tarihli ve 12331 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillenmiş çeşmedir. Söz konusu çeşme isminin ilerleyen yıllarda Çanakkale Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 16.11.2006/76 tarih ve 2446 numaralı kararında “Damat İbrahim Paşa Çeşmesi” olarak geçtiği tespit edilmiştir. Ancak yapmış olduğumuz araştırmada bu çeşmenin Damat Öküz Mehmet Paşa‟ya ait olduğu sonucu  ortaya çıkmıştır. Bu konudaki tespitlere  geçmeden  evvel  Öküz  Mehmet  Paşa‟dan  bahsetmek  yerinde olacaktır.

 Damat Öküz Mehmet Paşa

Damat  Mehmet  Paşa İstanbul  Karagümrük‟te öküz nalbantlığı yapan ve vakfiyesine göre adı Ali olan ustanın oğludur. Kimi kayıtlarda “Oğuz” kimi kayıtlarda babasının mesleğinden dolayı, “Öküz” kimi kayıtlarda da güçlü olmasından dolayı “Öküz” lakabının verildiği yazılmaktadır. Sicill- i Osmanî ise bu konuda şöyle bir hikâye nakletmektedir: bir mecliste  öküz böğürmesinden dolayı mecliste gülüşmeler olunca anlamış ve “cinsinin gayri devabb ile niçin muaneset ediyorsun diye bana söylüyor” diyerek oradakileri mahcup etmiştir (Sicil-i Osmanî, 1996: 1066).

Sultan I. Ahmet döneminde vezirlik ve beylerbeyliği gibi görevlerde bulunmuş  ve  Mısır‟daki  hizmetleri  padişah  tarafından  takdir  edilerek İstanbul‟a çağrılmıştır.  I.  Ahmet‟in  kızı  Gevherhan Sultan ile  evlenerek saraya damat olmuştur (Ak, 2003: 504-505). 1611 yılında Halil Paşa‟nın yerine kaptan-ı deryalığa getirilmiş ve Kaptan-ı derya olarak ilk önce Sayda  ve  Beyrut  kıyılarında  ayaklanan  Ma‟noğlu  ailesini  te‟dip  ederek yörede düzeni sağlamıştır (Ağar, 2017: 3).

“Mehmed Paşa silahtar ve Mısır Valisi ve kapudan-ı derya olduktan sonra 1023’de [1614] Nasuh Paşa üzerine sadrazam ve şark serdarı oldu. İran’a gidip (Revan) kalesini muhasara ettiği halde fethedemediğinden dolayı 1026 senesi Muharreminde [Ocak/Şubat 1617] azledildi. 1027 senesi Recebinde [Haziran/Temmuz 1618] sadaret kaymakamı ve 1028 senesi Saferinde [Ocak/Şubat 1619] saniyen [ikinci] sadrazam olduysa da 1029 da [1619] Kapudan Ali Paşa’nın mekriyle [hilesiyle] azl Haleb’e nefy [sürgün] edildi. O sene kederinden orada vefat ederek sur haricinde şeyh Ebubekir Zaviyesine defnedildi. Mısır’da hizmeti çoktur. Mısır kulları serkeşlik edip (talebe) namıyla emval-i reayadan hisse  almak hususunda ısrar etmeleriyle böyle bir bidat-ı zalimaneyi kaldırmak için onlardan bir haylisini katl ve icla [sürgün] etmişti. Bu sebeple Mısırlılar ona (kul kıran) namını verdiler.” (Vamık Şükrü, 1331: 571-572).

Sonuç olarak Öküz Mehmet Paşa, Halil Paşa gibi kaptan-ı deryalık ve sadrazamlık gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Kaptan-ı deryalık görevi esnasında Çanakkale Boğazı‟ndan birçok kez geçmiştir.

Damat Öküz Mehmet Paşa Çeşmesi

Birçok mal ve mülke sahip olan Paşa‟nın hayır eserleri de çok fazladır. Bu mal varlığı arasında Çanakkale‟de de birçok mülk bulunmaktadır.  Bunlar;  Kal‟a-i  Sultaniye  de  iki   bab   dükkân, sahil-i bahrda kahvehane ve bir oda ve  bir  menzil  ve  kasaba hamamının kurbinde bir kahvehane ve ona muttasıl iki bab dükkân ve yine Kal‟a-i Sultaniye de satın aldığı dükkân ve yine aynı mahalde satın aldığı dükkân ve kahvehanedir (Gültekin, 2001: 166).

Evkaf-ı  Ümem  Tarihine  göre  Öküz  Mehmet  Paşa‟nın  dört  vakfiyesi bulunmaktadır. Söz konusu esere göre bu vakfiyeler şunlardır:

1   20 Ramazan sene 1019 [6 Aralık 1610]

2   Eva‟il-i Muharrem sene 1027 [Aralık 1617 – Ocak 1618]

3   Evâhir-i   Zilhicce   sene   1028   [Kasım-Aralık   1619] (İncelenen vakfiye)

4   Evail-i Muharrem sene 1029 [Aralık 1619 – Ocak 1620]

(Vamık Şükrü, 1331: 573).

Öküz  Mehmet  Paşa‟nın  Ankara  Tapu  Kadastro  Genel  Müdürlüğü (Kuyud-ı Kadime) arşivinde bulunan “Vakf-ı Öküz Mehmed Paşa” ismiyle kayıtlı ve Zilhicce 1028 / Kasım/Aralık 1619 tarihli vakfiyesi incelendiğinde   Paşa‟nın   çalışmamıza   konu   olan   çeşmenin   yanında Çanakkale‟de başka çeşmelerde yaptırdığı görülmektedir. Söz konusu vakfiye kaydında bulunan;

“Ve cezîre-i bahr-i sefîdden Kal’a-i Sultaniyye de ve Bozcaada da çeşmeler ihyâ idüb her birini hâlisen livechillâhi’l-Hamîd vakf ve te’bîd ve tahlîd itmekle binâ-yı metîn-i dîn-i mübîni te’yîd etmeği vech-i münasib ve re’y-i sedîd görüb bî-fazli’llâhi’l-azîzi’l-allâm hulûs-i tâmm ve ikdâm ü ihtimâmla, bu bikâ’-ı hayrât ve ebniyye-i müberrât vâsıl-ı mertebe-i tamâm oldukda, sâhibü’l-hayr sâhib-i temkîn çeşm-i akl-ı maslahat-bîn ile nazar-ı sa’âdet-karîn idüb, zikr olunan ebniye-i hayrâtın mühimmâtı ve bekâ-yı rakabelerinin levâzım ve mütemmimâtı içün evkâf-ı âtiyetü’l- evsâfı tedârik buyurdular, tâ ki âsâr-ı bedî’atü’l-etvârları safha-i rüzgârda hâl-i ruh-i yâr gibi sâbit ve pâyidâr olub bu gül-zâr-ı fânîyi tâ kıyâm-ı kıyâmet geşt ü güzâr idenlere, bir eser yadigâr kalub zikr-i cemîlleri elsine-i nâsda dâ’imâ mezkûr ve defter-i hasenâta ecr-i cezîlleri dem-be-dem mestûr ola.” (Vakf-ı Öküz Mehmed Paşa, 1028: 8b-9a),

 

Pasajı, bahsedilen çeşmelerin yerlerini tam olarak tarif etmese de çeşmelerin varlığına delil olmaktadır. Bu çeşmelerden bugün ancak birini kitabesi sayesinde bulabilmekteyiz. Şöyle ki, Kilitbahir Köyü‟nde çarşı caddesinde bulunan ve “Damat İbrahim Paşa Çeşmesi” olarak tescil edilmiş olan çeşmenin kitabe metni şöyledir:

  Lutfile dâmâd-ı Sultan Ahmed-i âlî-nihâd

Ya‟nî hem-nâm-ı Muhammed mazhar-ı lutf-ı cemîl Teşne-gân-ı rûz-ı mahşer hâlini fikr eyleyüb

Kıldı bu âb-ı zülâli reh-i Mevlâda sebîl Sâki-yi cennet didi târîhin İbrahim anın Bu sebîlçûn cezâ‟ aynen tüsemmâ selsebîl Hicrî 1023 [Miladi: 1614/15]

 

Kitabe metnini dikkatlice incelediğimizde çeşmeyi yaptıran kişinin Sultan Ahmed‟in damadı olduğu ve Muhammed (Mehmed) ile hem-nâm yani adaş olduğu görülmektedir. Burada yanılgıya sebep olan ve çeşmenin Damat İbrahim Paşa tarafından yapıldığı zannının oluşmasına sebep olan ise sondan bir önceki satırda geçen “İbrahim dedi onun tarihini” cümlesindeki İbrahim ismidir. Hâlbuki buradaki İbrahim, kitabe metninde de ifade edildiği gibi son satırda ebced hesabıyla çeşmenin tarihini düşüren kişinin adıdır. Çeşmeyi yaptıran kişinin Muhammed ile adaş olan kişinin olduğu açıkça ifade edilmiştir. Muhammed ismini Türkçe karşılığının Mehmed olduğu göz önünde bulundurulacak olunursa bu çeşmeyi Sultan Ahmed‟in damadı Mehmed‟in yaptırdığı ortaya çıkacaktır. Ayrıca çeşme üzerinde Hicri 1023 Miladi 1614-15 tarihi çok açık  bir  şekilde  okunmaktadır.  Bu  tarih  Damat  Öküz  Mehmet  Paşa‟nın sadrazamlık yıllarına denk gelmektedir.

Damat İbrahim Paşa‟nın ise doğum tarihi 1660 senesidir. Bu durumda bu  çeşme  İbrahim  Paşa‟nın  doğumundan  46  sene  önce  inşa  edilmiştir. Dolayısıyla   İbrahim   Paşa‟nın   bu   çeşmeyi   yaptırmış   olma   olasılığı bulunmamaktadır. Bu sebeple çeşmenin inşa edildiği tarihte Sultan I. Ahmet‟in Mehmet isimli tek damadı olan ve özellikle “damat” lakabıyla anılan Öküz Mehmet Paşa‟nın yaptırdığı açıktır.

Çeşmenin mimari tanımlamasını ise Ayşe Çaylak yüksek lisans tezinde şu şekilde yapmaktadır;

Bağımsız olarak inşa edilen çeşme, 3.94 m eninde, 1.90  m derinliğinde ve 4 m yüksekliğinde dikdörtgen prizmal bir form göstermektedir. 0.24 m eninde ve 1.68 m yüksekliğinde ayaklara oturan sivri kemerli çeşme nişinin derinliği 0.58 m’dir.  Çeşme  kemer  ayaklar  ile  aynı  seviyeden başlayan,

2.78 m genişliğinde dikdörtgen bir alınlık içerisine alınmıştır. Cephe en dışta, yine üç yöndeki profilli silmeler ile kuşatılmıştır. İki adet lüle izinin bulunduğu çeşme nişinin önünde  yer  alan 1.76 m uzunluğunda, 0.78 genişliğinde   ve

0.48 m derinliğindeki yalağın iki yanına yerleştirilen dinlenme taşları ise 1.10 m uzunluğunda ve 0.82 m genişliğindedirler (Çaylak, 1997: 42).

SONUÇ

Kaptan-ı deryalık gibi önemli bir görevde bulunmuş olan Halil Paşa‟nın,  görevi  esnasında  Çanakkale  Boğazı‟ndan  birçok  kez  geçmiş olması ve dolayısıyla günümüzde Havuzlar Mevkii denilen “Piyale Paşa Bahçesi” isimli mevkiinin önemini iyi biliyor olmasına şüphe yoktur. Bu sebeple ölümünden önce donanmanın su ihtiyacını karşıladığı bu önemli mevkide iki çeşme yapılmasını vakfiyesine eklediği  düşünülmektedir. Öte yandan çeşme üzerindeki kitabe metnine göre de çeşmenin inşa yılının 1637-38 olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Halil Paşa‟nın vakfiyesinde bahsedilen çeşme ve havuzların yapılmasından sonra bu bölgenin adının “Havuzlar” olarak anılageldiği değerlendirilmektedir. Bu nedenle bölgenin gerçek ismi olan “Piyale Paşa Bahçesi” isminin zamanla unutulduğu düşünülmektedir.

Çalışmamıza konu olan diğer çeşmenin ise Damat Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırıldığı yukarıda tafsilatıyla açıklanan bulgulardan anlaşılmaktadır. Bu sebeple söz konusu çeşmenin, tescil kayıtlarında isminin “Damat Öküz Mehmet Paşa Çeşmesi” olarak değişmesi önerilmektedir. Ayrıca çeşmenin yanında bulunan ve üzerinde “padişah

3. Ahmed’in damadı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa yüce yaratılıştaki Hazreti Muhammed’in himmet ve yardımları ve Padişah 3. Ahmed’in emirleri ile mahşer gününün halini düşünüp Allah yolunda susamışlara bu güzel çeşmeyi yaptırdı Fatiha hicri 1136 Miladi 1722” ibarelerinin yer aldığı mermer levhanın da değişmesinin gerektiği düşünülmektedir.

 

İsmail SABAH

Öğr. Gör. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi,

Bayramiç Meslek Yüksekokulu, 

ismailsabah@comu.edu.tr

 

 ÖNEMLİ NOT: Bu makale Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’nin 15. Sayısının 2. Cildinde yayınlanmıştır. Makaleye

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/567508?fbclid=IwAR28dmQNP-e8X7CqnWFhQvNZfM252ao0RnTv9ShxarMgGuB2RsyOaZQksU8 linkinden erişim sağlanabilmektedir.

 

KAYNAKLAR

 

Acıpınar, Mikail (2013), “Osmanlı Kronikleri Işığında Kaptan-ı Derya Halil     Paşa‟nın     Akdeniz     Seferleri     (1609-1623)”,     Tarih İncelemeleri Dergisi, C. 28, Sayı: 1, Temmuz, ss. 5-36.

Ağar,   Enes   (2017),   “Öküz   Mehmed   Paşa‟nın   Kafkasya   Seferi”, Vakanüvis Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Kafkasya Özel Sayısı, C. 2, Kasım, ss. 1-13.

Ak, Mahmut (2003), “Mehmed Paşa, Damad”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 28, ss. 504-505.

Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi, “Vakf-ı Öküz Mehmed Paşa”, Eski No: 68, Yeni No: 18, Zilhicce 1028 / Kasım Aralık 1619.

Aydın, Meltem (2012), “Halil Paşa İbn Pirî Vakfiyesi”, Vakıflar Dergisi, Sayı 37, Haziran, ss. 1-30.

Aydın, Meltem (2012), “Halil Paşa İbn-i Piri Vakfiyesi Metni”, Doğu Araştırmaları: Doğu Dil, Edebiyat, Tarih, Sanat ve Kültür Araştırmaları Dergisi, Sayı 9/1, ss. 99-136.

Aydın, Meltem (2015), Maraşlı Kardeşler Sadrazam Halil Paşa Beylerbeyi Mehmed Paşa ve Halil Paşa İbn-i Pirî Vakfiyesi, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kahramanmaraş.

Çanakkale Savaşları ve Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Arşivi, Çanakkale Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 16.11.2006/76 Tarih ve 2446 numaralı kararı

Çanakkale Savaşları ve Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Arşivi, Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı‟nın 13.11.1980 tarihli ve 12331 sayılı kararı

Çaylak, Ayşe (1997), Çanakkale Çeşmeleri, Yüksek Lisans Tezi, (Danışman Doç. Dr. Halit Çal), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Devellioğlu, Ferit (2009), Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, (yay. Haz. Aydın Sami Güneyçal), 29. Baskı, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara.

Evliya Çelebi Mehmed Zillî ibn Derviş (1315), Evliya Çelebi Seyahatnamesi, (Editör Ahmed Cevdet), Birini Baskı, C. 5, İkdam Matbaası, İstanbul.

Groot, A. H. De (1997), “Halil Paşa, Kayserili”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 15, ss. 324-326.

Gültekin, R. Eser (2001). “Ulukışla ve Öküz Mehmet Paşa Menzil Külliyesi”, T.C. Kültür Bakanlığı Sanat Eserleri, Ankara.

Haskan, M. Mermi. Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, C:3, Üsküdar Belediyesi Üsküdar Araştırmaları Merkezi Yayın No: 3, İstanbul 2001.

İşipek, A. Rıza ve Aydemir, Oğuz (2006), 1770 Çeşme Deniz Savaşı: 1768 – 1774 Osmanlı Rus Savaşları, Denizler Kitabevi, İstanbul.

Kâtip Çelebi, “Tufhetü’l-Kibâr fî-Esfâri’l-Bihâr, https://acikerisim.tbmm.gov.tr/xmlui/handle/11543/1829 (14.12.2017). Kâtip Çelebi (2007), Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere Armağan,

Tuhfetü’l-Kibâr fî Esfâri’-Bihâr, (Yay. Haz. Orhan Şaik Gökyay), Kabalcı Yayınevi, İstanbul.

Mehmed Süreyya (1996), Sicill-i Osmanî, (Yay. Hz. Nuri Akbayar), (Eski Yazıdan Aktaran Seyit Ali Kahraman), C: 2, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.

Mehmed Süreyya (1996), Sicill-i Osmanî, (Yay. Hz. Nuri Akbayar), (Eski Yazıdan Aktaran Seyit Ali Kahraman), C: 4, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.

Muhammed Vamık Şükrü, Evkaf-ı Ümem Tarihi, C: 4, http://193.255.3.191/hukukpdf/KYZY00296.pdf (16.11.2017).

Sabah,      İsmail,       Alçıtepe’de      Yıkılan        Topçu       Anıtı       Üzerine, http://www.geliboluyuanlamak.com/453_Alcitepe-de-Yikilan- Topcu-Aniti-Uzerine-(Ismail-Sabah).html (18.01.2018).

Uysal,  A.  Osman  (2008),  “Kilitbahir  (Kilidü‟l-bahr)‟de  Tarihî  Doku  ve İki Hamam”, Eceabat Değerleri Sempozyumu (27 Ağustos 2008), (ed. Ali Akdemir vd.), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları No: 79, Boğaz Matbaası, Çanakkale, ss. 53-76.

 

 

EKLER:

 

Resim No: 1 Kaptan-ı Derya Halil Paşa Çeşmesi Kitabesi

 

Resim No: 2 Kaptan-ı Derya Halil Paşa Çeşmesinin günümüzdeki hali

  

Resim No: 3 Damat Öküz Mehmet Paşa Çeşmesi

Resim No: 4 Damat Öküz Mehmet Paşa Çeşmesi Kitabesi

 

6.619 okunma

2 üzerine düşünceler “Kaptan-ı Derya Halil Paşa ve Damat Öküz Mehmet Paşa Çeşmeleri Üzerine Bazı Tespit ve Değerlendirmeler (İsmail Sabah)

  1. Kâzım Zaim Kuşadası

    Öküz Mehmet Paşa Dediğiniz vezirin İstanbul Topçular ve Karagümrük teki iki çeşmesi kitabelerinde Namıdır Mehmed Kan-bin denmektedir.Hal böyle olunca Çanakkale’de ki çeşmesinde bu Kan-bin deyimi neden yok.Kitabe eksik okunmasın ?

    1. İsmail Sabah

      Merhabalar Kazım Bey, Kilitbahir Köyü’ndeki çeşme kitabesinde Kan-bin ibaresi geçmemektedir. Kitabe resminin büyük halini görmek isterseniz, makaleye dergipark sistemi üzerinden de ulaşım sağlayabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir