Çanakkale ve Somme’a baktığımızda benzer olarak şunu söylemek mümkün. Yapılan topçu bombardımanları açısından Somme’a Seddülbahir muharebeleri benzerlik gösterirken, siper savaşları bakımından Somme’a Arıburnu cephesi benzerlik gösterir. Nitekim 2. Kirte Muharebesinden başlayarak Seddülbahirde müttefiklerin Türklere karşı 505 namlu kadar top kullandıklarını bilmekteyiz. Somme’da ilk gün olan 1 Temmuz 1916’da müttefikler Almanlara karşı 1437 top kullanmışları. Mesele şudur ki, Seddülbahir’de Türkler yerin altına derin dehlizler kazarak en az kayıpla bu bombardımanlardan kurtulmuştu. Almanlar da Somme’da yerin altındaki betonarme zeminliklerden istifade ederek kurtuldu.
Batı cephesinin genelinde ilerlemeler ve geri çekilmeler metre hesabıyla yapıldı. Yani ancak metrelerce ilerleyip, metrelerce geri çekilinebiliyordu. Hatta bazı yerlerde cephe tamamen kilitlenmiş hamleler tükenmiştir. Özellikle Arıburnundaki muharebelerde benzerlikleri görmekteyiz. Hatta ve hatta Somme’da yaşanan ilk gün muharebeleri 6 Ağustos’ta Kanlısırt’a yapılan taarruza oldukça benzer. Buradaki tek fark, Anzaklar Kanlısırt’ta başarılı oldular. Nitekim Somme’da İngilizlerin attığı çoğu mermi patlamamıştır,Kanlısırt’ta obüs atışları Türk siper sistemini çökertmiştir. Kanlısırt’ta karanlık zeminliklerde muharebelerin devam ettiği gibi ilk gün Somme’da da benzerinin yaşandığını söylemek mümkün. (M.O.Y.)
Gallipoli Campaign: A Symbolic Battleground (Özgür Öztürk)
This article argues that there is no static approach to the meaning of Gallipoli Campaign in Turkey. There is a social dimension that shapes the understanding of the battle continually. The understanding of the battle changes when a rival political group champions on the historiography of the battle. In Turkey, political groups, namely Kemalists and Islamists, contend over the meaning of the battle. This rivalry makes the history of Gallipoli Campaign as a symbolic battle ground between the groups. Since the Turks do not constitute a single political group, Gallipoli Campaign is what the groups make of it. In Turkey, Gallipoli Campaign is a historical heritage that is always under construction. (Ö.Ö.)
I.Dünya Savaşı nda Şii Ulemasının Cihat Fetvaları Çerçevesinde Irak Cephesi (Ziya Abbas)
I. Dünya Savaşı’nın Irak Cephesi, İngilizlerin Kasım 1914 tarihinde Basra’ya çıkarma yapması ile açılmıştır. Savaşta İslam âlemini harekete geçirmek isteyen Osmanlı Devleti Kasım 1914’te Cihat ilan etmiştir. Irak cephesinde İngilizler ile devam eden savaşta, Şii Ulemanın önemini ve cihat harekâtının etkisinin farkında olan Osmanlı Devleti ulemanın dini, askeri, siyasi rolüne önem vermeye başlamıştır. Şii Ulemasının da katıklarıyla bu fetvanın Irak Cephesi üzerinde önemli etki yaratmıştır. İngilizlerin Basra’ya çıkarma yapmasından sadece birkaç gün sonra Basralı din adamları ve ileri gelenler işgale karşı harekete geçmiştir. Kerbela, Necef, Samarra ve Kazımiye’de bulunan Şii Uleması Kasım 1914’te İngiliz güçlerine karşı Cihat ilan etmiştir. Şii Uleması İngilizlere karşı savaşta, Şii toplumun cihada aktif katılımlarını sağlamak üzere fetvalar yayınlamıştır. Şii Ulemasının fetvaları Irak’ın orta ve güney kesimlerinde büyük ölçüde halk kitlelerinden yanıt bulmuş, çok sayıda gönüllü, savaşa katılmıştır. Şii uleması halkı cihada teşvik etmiş, mücahitlere önderlik yapmış, onları savaş meydanlarında organize etmiş ve bizzat çarpışarak savaşta önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bu çalışmada Arapça literatür esas alınarak I. Dünya Savaşı sırasında Şii Ulemasının cihat fetvaları çerçevesinde Irak cephesi incelenecektir. Cihat fetvalarına değinildikten sonra savaş sırasında ulema – toplum etkileşiminin üzerinde durulacaktır. Bununla birlikte ulemanın Irak cephesindeki katkıları ele alınacaktır. Son olarak Osmanlı – Şii Uleması ilişkilerinin geldiği nokta ve sonuçları irdelenecektir. (Z.A)
Bu makale Atatürk Araştırma Merkezinin 28-29 Nisan 2016 tarihlerinde Mardin’de düzenlendiği “Kutü’l Amare Zaferi’nin 100. Yılı Münasebetiyle I. Dünya Savaşında Irak Cephesi” Sempozyumu’nda tebliğ olarak sunulmuş, yazarın izniyle sitemize konulmuştur.
Çanakkale Muharebelerinde ve Ermeni Olaylarında Alman İzleri: Zaferi Anma, Soykırımla Suçlanma (M.Onur Yurdal)
Almanlar 1. Cihan Harbinde müttefikimizdi. Ancak Birinci Dünya Harbinde 500 Almanın hayatını kaybetmesine, bazı Alman asker ve üst rütbeli subayların başarılarına rağmen bir türlü Çanakkale Zaferine ortak olmadılar. Yıllardır Çanakkale Muharebelerini araştıran Askeri Tarih Araştırmacıları ve Harp Tarihçilerinin merakla yanıtını aradığı, fakat bulmakta zorlandığı sorulardan biriydi bu. Fakat geçtiğimiz günlerde Alman Parlamentosunun Ermeni Tehcirini ve 1915 olaylarını kabul etmesiyle bu soru birinci elden yanıtını buldu. (M.O.Y.)
Kutülamare- Yarbay Mehmed Reşid Bey in Günlüğü (İ. Bahtiyar İstekli)
Reşid Bey’in günlüklerini yazdığı defterlerin yarısı İran yolculuğu, Dilman muharebesi, Fırka’nın geri çekilerek Bitlis’e gelmesi ve o bölgede Ruslarla yapılan savaşlarla ilgili yazdıklarından oluşuyor. Bu kitaba başlangıç olarak, Fırka’nın Irak Cephesi’ne hareket emrini aldığı 8 Ekim 1915 tarihini seçtim. Bu tarihte Pasinler civarında bulunan 51. Tümen aldığı emir üzerine harekete geçmiş, karadan ve Dicle üzerinden yaklaşık bir buçuk ay süren zorlu bir yolculuk yaparak 22 Kasım 1915’te Selmânıpak’ta İngiliz Ordusu karşısında savaşa dahil olmuştur.Reşid Bey’in alay kumandanı olarak içinde bulunduğu Halil Paşa kumandasındaki 51. Ve 52. Tümenlerden oluşan 18. Kolordu’nun Selmânıpak’ta İngiliz taarruzu karşısında bozulmakta olan kuvvetlerimizin imdadına yetişmesi Irak Cephesi’ndeki savaşın seyrini değiştirmiştir. Bağdat’a doğru ilerleyen İngiliz kuvvetlerinin ilerleyişi durdurulmuş, karşı taarruzlarla düşman bozgun halinde Kutulamâre’ye sığınmak zorunda kalmıştır. Burada kuşatma altına alınan yaklaşık on dört bin civarındaki düşman kuvveti dört ay sürecek bir kuşatmadan sonra teslim olacaktır.Reşid Bey Pasinler’den Irak’a doğru hareketinden itibaren geçiş güzergâhını ve konaklama yerlerini, buralardaki yiyecek – içecek durumunu, yolculuk şartlarını ve karşılaştığı olayları günlüğüne kaydetmiştir. Ayrıca, Dicle üzerinde o dönem taşıt olarak kullanılan keleklerle nasıl yolculuk yapıldığını, bu keleklerin ne şekilde inşa edildiğini ve nasıl kullanıldığını detaylı bir şekilde anlatıyor. Bu bölümü o dönemin ulaşım şartlarını ve ordunun lojistik durumunu göstermesi bakımından özellikle önemsiyorum. (İ.B.İ)
Osmanlı Devleti’nin Çanakkale Muharebelerinde Sağlık Alanındaki Faaliyetleri (Ayhan Candan)
Çanakkale Cephesinde Kızılay daha savaş başlamadan faaliyete geçmiş, iimkanlar dahilinde önlemler alınmaya başlamıştı. Bu önlemler arasında Edremit ve Gülnihal vapurları kiralanarak hasta naklinde kullanılması sağlanmıştır. Bunun yanında cephenin çok geniş olmamasından dolayı bir sahra hastahanesi ve yaralıları taşımak için bazı noktalar oluşturulmuştur; fakat şiddetli geçen savaşla birlikte artan yaralı sayısı karşılamak için Kızılay’dan yeni hastaneler talep eden Ordu Sahra Sıhhiye Müfettişliğine istinaden hiç zaman kaybetmeden harekete geçilmiştir. İstanbul Tıp Fakültesi (Darülfünun),Galatasaray Sultanisi, Galata, Taksim, Cağaloğlu, Kadırga ve Darüşşafaka hastaneleri aktif hale getirildi. Kanlı muharebe günlerinde 2,570 yatakla hizmet veren bu hastanelerde 19.443 askerin yaraları sarılmıştır. Hilal-i Ahmer Cemiyeti hastabakıcı ihtiyacını karşılamak için kurslar düzenlemiştir. Bu hastanelerde görev yapan kadın hasta bakıcıların çoğu gönüllülük esasına göre büyük gayretler sarf ederek üzerlerine düşeni fazlasıyla yerine getirmişlerdir. (A.C.)
Bir Osmanlı Kurmay Subayı- Iraklı Kürt Devlet Adamı, Mehmet Emin Zeki Bey in Yaşam Öyküsü (Tuncay Yılmazer)
Kurmay Binbaşı Mehmet Emin Bey Osmanlı askeri tarihi ile ilgilenenlere çok yabancı olmasa da genel olarak çok bilinen bir isim değildi. Bu yıl Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan “KutülAmare Muhasarası” adlı eseri bambaşka bir noktayı da ortaya çıkardı. Son derece etkileyici anlatımla örneklerle muhasarayı anlatan, askeri açıdan özeleştiriden kaçınmayan, dili yine aynı dönemin askeri tarihçisi Bursalı Mehmed Nihad bey’e benzeyen Mehmet Emin Bey, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla zihniyet değişimine uğrayan Türk kökenli olmayan Osmanlı aydın sınıfına bir örnek teşkil ediyor. M. Emin Bey bir kitabının önsözünde “Türkiye’de Osmanlı kavramı kaldırılıp yerine Türk- Turan” kavramları kullanılmaya başladığı andan itibaren ben de Türk olmayan her Osmanlı vatandaşı gibi doğal olarak Türklerden ayrı bir ulusal kimliğin bilincine vardım” diye yazıyor. Kuşkusuz Osmanlı olmaktan kendi “ulusçuluk” ideolojisine geçen çok sayıda aydın var. Bu konuda çok daha fazla çalışmalar yapılması gerekiyor. Sizlere Mehmet Emin Zeki Bey’in Nubihar Yayınlarından çıkan “Kürtler ve Kürdistan Tarihi” adlı eserinde yer alan biyografiyi sunuyoruz. Umarız, yazı da listesini verdiğimiz Mehmet Emin Bey’in 1. Dünya Savaşı ile ilgili diğer eserleri de günümüz Türkçesine çevrilir. (T.Y)
Mezopotamya da Bir Savaş 1915-1916 KutülAmare – Nikolas Gardner ( Tuncay Yılmazer )
Kanada Kraliyet Harp Akademisinde öğretim üyesi olan Nikolas Gardner’in Türkçe’ye çevrilen Mezopotamya’da Bir Savaş 1915-1916 Kut’ülAmare ( Etkileşim Yayınları, Nisan 2016) kitabı yukarıda saydığım temel eserlerin ve çok sayıda savaşa katılmış kişilerin kaynakları ve zengin arşiv belgelerini değerlendirerek, kuşatmaya giden süreci ve kuşatmayı anlatıyor. Hacmi kalın değil ama “yoğun” bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. Akademik bir eser olsa da , zaman zaman seviye üstü yorumlar yapsa da bu durum konuya yabancı olan okur açısından bir hayli bilgilendirici.
Doğrusunu söylemek gerekirse N.Gardner’in Kut’ülamare adlı eserinin çevirisinin hazırlandığını duyunca çok sevinmiştim. Ancak kitabı okumaya başladığınızda askeri (genel anlamda spesifik konulardaki) eserlerin çevirilerine ne kadar dikkat edilmesi gerektiğini bir kere daha anlıyoruz. KutülAmare kitabının çeviri hataları eseri hakkıyla değerlendirmenin önüne geçmiş. (T.Y)
Birinci Dünya Savaşının İslam Dünyasına Etkileri (Yüksel Nizamoğlu)
Birinci Dünya Savaşı İslâm dünyasında köklü değişikliklere neden olmuş ve Ortadoğu’da galip devletlerin yönetimi altında manda yönetimleri ortaya çıkmıştır. Dünyadaki bütün Müslümanlar için önemli bir konuma sahip olan Osmanlı Devleti’nin yenilmesi ve Anadolu’nun işgale uğraması, İslâm dünyasında büyük bir hayal kırıklığının yaşanmasına neden olmuştur. Ortadoğu haritası yeniden çizilirken İngilizlerin yönlendirmesi çerçevesinde milliyetçilik asıl belirleyici olmuş ve yeni devletler bu doğrultuda ortaya çıkmıştır. Bu yönleriyle Birinci Dünya Savaşı, İslâm Dünyası’nın günümüzde yaşadığı birçok problemin en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle birlikte Müslümanların nasıl etkilendikleri ve bu sürecin daha sonra ortaya çıkan problemlere nasıl temel oluşturduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır. (Y.N)
Bu makale Köprü Dergisi , Güz 2015 sayısında yayınlanmış, yazarın izniyle sitemize konulmuştur.
Çanakkale Savaşı: Bir Siyasi Mücadele Alanı (Özgür Öztürk)
George Orwell, 1984 isimli eserinde ‘’geçmişi kontrol edenin geleceği kontrol edeceğini, bugünü kontrol edenin ise geçmişi kontrol edeceğini’’ yazar. Türkiye’de Çanakkale Savaşı, salt bir tarihsel olay olmaktan çıkıp, farklı grupların siyasi mücadele alanı haline gelmiştir. Buna göre, gruplar sahip oldukları ideolojiler çerçevesinde kendi anlatılarını inşa edip, savaşın tarihi üzerinde kendi hegemonyalarını kurmak çabasındadırlar. Pozitivist bilimsel yaklaşıma karşı eleştirel yaklaşım çerçevesinde ortaya çıkan post-yapısalcı yaklaşım, anlatıların bir olayı anlamak çabasından ayrı olarak, aynı zamanda olayın kendisini inşa ettiğini savunur. (Ö.Ö.)