18 Mart Zaferini kazanan Çanakkale Müstahkem Mevki askerlerinden üstün gayret, fedakarlık ve cesaretleri görülenlerin taltifi için Harbiye Nezareti’nden hazırlanan liste 26 Nisan 1915 tarihli padişah iradesi ile icraya konmuştur. Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, Sadrazam Said Halim Paşa ve Padişah Mehmed Reşad’ın imzalarıyla çıkarılan irade ve madalya ile taltif edilip ödüllendirilen 18 Mart Kahramanlarının listesi aşağıdadır. (M.A.)
57. Piyade Alayı ve Sancağı (Ahmet Yurttakal)
57. Alay’ın sancağı Çanakkale Muharebeleri’nde esir edildiği iddia edilmektedir. Duyarlı birçok kişi tarafından, çok değişik teşebbüslerle sancağın ülkemize getirilmesi için uğraşılmış ve imza kampanyası bile düzenlenmiştir. 57. Alay’ın sancağı gerçekten Çanakkale’de esir edilmiş midir? Bu soru yıllarca tartışılmıştır. Öte yandan 57. Alay’ın bir gecede tamamının şehit olduğu gibi asılsız iddialar da hala zaman zaman ortaya atılmaktadır. Tüm bu asılsız iddia ve söylemler kahraman 57. Alay şehitlerini aziz ruhlarını incitmektedir. (A.Y.)
Hedefleri Aşı Üretmek Olan Bilim Şehitlerimiz ve Ruam (Erol Kabil)
I. Dünya Savaşı’nda Almanların bakterileri biyolojik silah olarak kullanılmalarının Osmanlı Devleti’nin bilgisi olup olmadığına dair herhangi bir veri bulunmamakla birlikte, ruam hastalığı, Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarında ordunun ve halkın kullandığı hayvanlarda yaygın olarak görülmekteydi. Bu nedenle hastalıkla mücadelenin önemi bilim insanları tarafından da önemsenmiştir. Savaş öncesi yıllarda az da olsa yapılabilen bilimsel çalışmalar, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması ve işgal yıllarının başlamasıyla durağanlaşmıştı. Mütareke döneminde yaşanan bilimsel durağanlık işgal yıllarının bitmesi ve Cumhuriyetin ilanı ile ivme kazanmıştır. (E.K.)
I. Dünya Savaşı’nda Silah Olarak Kullanılan Hastalık; Ruam (Erol Kabil)
I. Dünya Savaşı’nın tamamında 16 milyondan fazla hayvanın ordulara hizmet ettiği tahmin edilmektedir. Bu hayvanlar ulaşım, iletişim ve taşıma işlerinde kullanılmışlardır. 1914’te savaşanın tarafları büyük süvari birliklerine sahipti. I Dünya Savaşı boyunca çöl seferlerinde at ve devlerin binek olarak kullanılmasının yanında cephelerdeki atlar, eşekler, katırlar ve develer, yiyecek, su, mühimmat ve tıbbi malzeme, köpekler ve güvercinler mesaj taşıma, kanaryalar zehirli gazı tespit etmek için kullanılmıştır. Savaşlardaki önemleri nedeniyle, hayvanlar çoğu zaman hedef olmuşlardır. Bu çalışmada I. Dünya Savaşı’nda hedef olan hayvanlara karşı yapılan biyolojik sabotaj programından ve bu sabotajın temelini oluşturan ruam hastalığının etkileri ile tarafların durumu ortaya konulmaya çalışılmıştır. (E.K.)
Çanakkale Madalyaları (Erdal Kabatepe)
Osmanlı Devleti’nin yanında yer alan Almanlar da 5.414.004 adet Alman Demir Haç Madalyası dağıtmıştır. Mustafa Kemal de (Atatürk) Alman Demir Haç Madalyası almıştır. Osmanlı Döneminde Çanakkale ile ilgili az sayıda üst düzey komutana ve sivile “Osmanlı İmtiyaz Madalyası”, “Osmanlı Liyakat Madalyası” ve sadece askerlere “Harp Madalyası” verildiği anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal’e Çanakkale Savaşları’ndaki başarıları ve gazilik dolayısıyla her üç madalya da verilmiştir. Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde “İstiklâl Madalyası”nın verilmesi ile geçmişte verilen madalyaların verilmesi durdurulmuştur. (E.K.)
Asker Aile – Çanakkale Şehitleri Binbaşı Ali Faik Bey ve Teğmen Mehmet Fevzi Efendi (Erdal Kabatepe)
Bu yazımda, Binbaşı Ali Faik Bey’i tanıtırken aslında bir “Asker Aile”yi tanıtıyor olacağım. Binbaşı Ali Faik Bey’in babası, 1897 Türk-Yunan Savaşı’nda Epir Cephesi’nde Osmanlının son zaferi Dömeke Meydan Muharebesine katılan ve Padişah’tan takdirname alan Kolağası Şakir Efendi’dir. Babasından askerlik hayatı ile ilgili dinledikleri O’nda dayanılmaz bir asker olma hevesi yarattı. Bunu kardeşi Mehmet Fevzi’ye de aşıladı. Kardeşi Teğmen Mehmet Fevzi Efendi 25 yaşında iken 25 Nisan 1915’te, kendisi de 43 yaşında iken 30 Nisan 1915’te Çanakkale Savaşı’nda şehit oldu. Binbaşı Ali Faik Bey’in tek oğlu oldu, O da asker oldu. Albay Ahmet Naci Kabatepe
2 Eylül 1960 tarihinde, Bitlis’te 34. Piyade Alay Komutanı iken, kendi isteği ile emekli oldu.1994 yılında vefat eden Ahmet Naci Kabatepe, 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkınca Babasının Çanakkale Savaş’ında şehit olduğu Kabatepe’nin ismine ilişkin olarak soyadını “KABATEPE” aldı. Albay Ahmet Naci Kabatepe’nin de tek oğlu oldu; bu yazının yazarı ben, ama ben asker değilim. KABATEPE AİLESİ, Çanakkale Savaşı’nda iki subay kardeşi birden şehit veren tek ailedir. (E.K.)
Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey – Şanlı 57. Alay’ın Cesur Komutanı (Ahmet Yurttakal-Hüseyin Avni Tanman)
Şanlı 57. Alay’ın Cesur Komutanı: Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey, müstesna bir Türk subayının savaş meydanındaki kumandanlığını, bilgelikle ve cesaretle donanmış şahsiyetini, ailesini, hayatını aktararak minnettarlıkla anılan bir komutanın portresini sunuyor.
Yarbay Hüseyin Avni Bey’in torunu Hüseyin Avni Tanman ile Çanakkale Muharebeleri’ne dair araştırmalarıyla tanınan Ahmet Yurttakal’ın elinizdeki çalışması, ilk kez yayınlanacak belgelerle birlikte 57. Alay’ın ve onun efsane komutanının muharebeler esnasındaki faaliyetlerini, mücadele sahnesindeki tarihi önemini tüm detaylarıyla günümüze taşıyor.
Çanakkale Muharebeleri’ne ilgi duyan herkesin büyük heyecan ve merakla okuyacağına inandığımız bu kitapta, Şehit Yarbay Hüseyin Avni’yi ve emrindeki 57. Alay’ın kahramanlığını daha yakından tanıyacaksınız. (A.Y.-H.A.T)
Birinci Dünya Savaşında Trabzon Araklı’da Yaşanan İşgal Olayları ve İşgal Acıları (1914-1918) (Mehmet Akif Bal)
Araklı civarı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Doğu Karadeniz’deki Rus işgaline karşı gerçekleştirilen savunmanın önemli mevkilerden biridir. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devleti’nin de Karadeniz’deki Rus limanlarını bombardıman ederek savaşa girmesi üzerine, Çarlık Rusya’sı Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmişti. Ruslar, Doğu Karadeniz Bölgesi’ne yönelik olarak şiddetli bir taarruza girişmiş; Artvin, Rize, Of civarlarından yaklaşan Rus kuvvetlerine karşı özellikle sivil milislerin de desteğiyle karşı konulmuştu. Ancak, Rus kara kuvvetlerine Rus donanma desteğinin gelmesiyle birlikte, sahildeki Türk kuvvetleri sürekli olarak batıya doğru çekilmiştir. Of ve Sürmene’de gösterilen müdafaaya rağmen özellikle Rus donanmasının bombardımanına karşı koyamayarak geri çekilen Türk kuvvetlerinin Ruslara karşı oluşturduğu ana savunma hatlarından biri Araklı Karadere ve Yanboludere vadilerinde oluşturulmuştu. Fakat Ruslara karşı ilk önce sahil kesiminde gösterilen müdafaa, Rus donanmasının yoğun ateşi nedeniyle daha sonra ilçenin iç kesimlerine kaydırılacak ve Rus donanmasının ateş menzili dışında kurulan yeni savunma hattıyla, ilerleyen süreçte Ruslara karşı yoğun bir taarruza girişilecektir. (M.A.B.)
Bu makale, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Cilt/Volume: 14, Yıl/Year: 2015/1-2, Sayı/ISSUE: 27-28’de yayınlanmış olup yazarın izni ile sitemizde yayınlanmıştır.
Anadolu Coğrafyası Dışındaki Hey Onbeşli Çeşitlemeleri (Necdet Kurt)
Kimilerinin ağıt olduğunu dayattığı, kimilerinin ise ağıt olmadığı, hatta oturak havası olduğunu iddia ettiği “Hey Onbeşli” türküsü üzerindeki, yöresi ve türü ile ilgili tartışma zaman zaman gündeme gelmektedir. Bir taraftan bu tartışma devam ederken, diğer taraftan da Anadolu dışından türkünün üç ayrı çeşitlemesi ve bir adet Radyo kaydı tespit edilmiştir. Bu çeşitlemeler sözel ve ezgisel yapıları birbirinden farklı Kerkük, Kırım, diğeri de Kırım’dan Romanya’ya taşınmış üç ayrı çeşitlemedir. Türkülerde ana sözler değişmiş ve eklentiler yapılmış olsa da nakarat sözleri kalıp ezgisi ve ezgi örgüsü neredeyse hiç değişmeden taşındıkları coğrafyalarda yeni bir yaratımla, çeşitleme halini almıştır. Türkü, Kırım, Romanya ve Kerkük çeşitlemelerinin yanında, Bulgaristan’ da Mestan Hüseyinov tarafından 1970’li yılların sonu veya 80’li yılların başlarında Sofya radyosunda okunmuştur, ancak sanatçının okuduğu bu icra o bölgeye ait bir varyant veya çeşitleme değildir. Sanatçı Anadolu’daki icra şeklinden öğrenerek neredeyse aynı ezgi ile okumuş olsa da, donanımında koma değişikliği yapmıştır. Bu türkü makaleye çeşitleme olarak değil, sadece sözlerdeki ve donanımdaki değişim açısından konu edilmiştir. (N.K.)
Hey Onbeşli Ağlatmalı mı, Oynatmalı mı? (Necdet Kurt)
Üzerinde tartışmaların bitmediği türkülerden biri de Hey Onbeşli türküsüdür. Yıllar boyu birçok insan tarafından türkünün Çanakkale cephesine giden halk arasında onbeşliler diye bilinen 1315 (1898-1899) doğumlu çocuklar için yazılmış ağıt olduğu söylendi. Birçok araştırmacı tarafından türkünün aslında ağıt olduğunu, ancak zamanla oyun havası şekline büründüğü yazıldı. Ağıt iddiasıyla birçok roman, öykü ve hikâyeye konu edildi. Bütün bunların tek kaynağı 1977 yılında 1616 numara TRT repertuvarına alınan türkü ve kulaktan dolma bilgilerdi.
Türkünün ilk kaydında ki sözleri şimdikinden bambaşkaydı. Zamanla türkü, orijinal metindeki konulardan uzaklaşmış, içinde Onbeşli ifadesi geçtiği için de ağıt olduğu konusunda hissedilir ölçüde kamuoyu oluşturulsa da tüm zorlamalara rağmen kıvrak icra şekli değişmemiş, ağıta benzetilmeye çalışılan icralar da benimsenmemişti. Sadece türküde sözü geçen onbeşli ibaresinden hareketle Çanakkale savaşı ile ilişkilendirilmeye çalışılan türküyle ilgili, gerek kamu gerekse özel yayın kuruluşlarında çok sayıda program yapılmış ve milli günlerde de türkünün ağıt olduğuna dair programlar yayımlanmıştı. Tokat’ta yapılan bir etkinlikte Hey Onbeşli türküsü eşliğinde 15 yaş civarı çocuklar Çanakkale Savaşları dönemindeki asker kıyafetleri giydirilerek cepheye gönderme mizansenleri yapılmış, Hey Onbeşli ağıtını el birliği ile oyun havası olmaktan kurtaralım teması işlenmişti. (N.K.)
Bu bildiri ilk kez 2018 de Uluslararası Etnomüzikoloji Sempozyumu’nda sunulmuş olup yazarın izniyle sitemize konulmuştur.